2023 BEST OF TV - list in progress

kızılcık şerbeti

geleneksel yılın en iyileri listeme hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz!
dram ve komedinin en sevdiğim türler olduğunu, çoğu zaman da komediye kaymakta bir sakınca görmediğimi fark edeceksiniz. henüz izlemediğim ya da başlasam da bitirmemeye ve bu listede de yer vermemeye kararı verdiğim bazı diziler mevcut (bkz. silo, from). belki bir gün fikrimi değiştirir geri dönerim, hayatta hiçbir şey siyahla beyaz değil ne de olsa. biri çıkar o diziyle ilgili öyle bir cümle kurar ki dur derim, ben buna bir şans daha vereyim. 
benim burada yazdıklarıma da aynı açık yürekilikle yaklaşmanız en öncelikli dileğimdir.
sizin de en iyilerinizi duymayı çok isterim ayrıca. 
ha bi de bu bir sıralama değil. yani bazen öyle ama her zaman diil :)

önce bazı önemli adresler:





kızılcık şerbeti, ceren karakoç

kızılcık şerbeti - bu yılın benim dilimi ve aklımı en çok yoran, karşısında en uzun saatlerimi geçirdiğim dizisiydi kızılcık şerbo. hakkında çok keyifli sohbetler yapma şansına da eriştik sevgili podcast partnerim defne'yle:
yaşadığım ülke ve hayatı bir kez daha ve zihin açıcı bir şekilde sorgulamama sebep olan yapıma selam olsun. ikinci sezonu heyecanla bekliyorum. -showtv

fleishman is in trouble, claire danes & jesse eisenberg

fleishman is in trouble - ve fleishman. taffy brodesser-akner’ın aynı isimli romanından kendi uyarladığı fleishman’ın başrolleride jesse eisenberg, lizzy caplan ve hayatının en iyi performanslarından biriyle claire danes yer alıyorlar. danes’in dizide rol almasının arkasında çok da tatlı bir tesadüf var; the essex serpent’in yeniden çekimleri sırasında en yakın arkadaşı danes’e fleishman’ı hediye ediyor, 'bunu mutlaka okumalısın’ diye ve essex’in hemen arkasından da rol teklifi geliyor. kabul etmek zorunda hssediyor kendini kaderin bu cilvesi karşısında danes, çok da iyi ediyor. hikaye kısaca şöyle, karısı rachel'la (danes) yeni boşanan toby (eisenberg), o ortadan kaybolunca bir anda kendini iki pre-ergen çocuğuyla new york yazının ortasında başbaşa bulur. ilgisiz bir baba hiçbir zaman olmamıştır fakat iki ebeveynin işini aynı anda göğüslememiştir. üniversite zamanlarından iki çok yakın arkadaşıyla (lizzy caplan & adam brody) karısını bulmaya çalışırlarken bir yandan da yeni üstüne yapışan bu yalnız baba statüsüyle başa çıkması gerekmektedir. 'hiçbir şey göründüğü gibi değildir', 'yetişkin olmak nedir?', sevgi, dostluk, ebeveynlik ve iletişim üzerine çok keyifli, zaman zaman da bir o kadar da enteresan ve zorlayıcı sohbetlere gebe, düşündürücü, duygusal harika bir dram fleishman is in toruble. mini dizi kategorisinde silip süpürmesini temenni ediyorum emmy'lerde. eisenberg yıllardır kendini oynadığından-kendini oynayabileceği rolleri kovaladığından aday olmamasını çok önemsemiyorum. danes ve caplan ise gerçekten etkileyiciler. -disneyplustr

happy valley; sarah lancashire

happy valley- 2014’te başladı, 2016’da ikinci sezonu yayınlandı ve 2023’te yani tam yedi sene sonra da üçüncü ve final sezonu. happy valley bir ingiliz polisiyesinden beklediğimiz tüm özelliklere sahipti, mizah, güçlü bir senaryo ve duygusal bir altyapı ve tabii en önemlisi da iyi oyunculuk. bu saydıklarımın hepsini de zirvede bıraktı, konudan bir saniye bile kopmadan polis memuremiz catherine cawood’un adanmışlığını, zekasını ve ana yüreğini izledik üç sezon boyunca.  2016 ve 2023 arasındaki uzun mola ise rastlantsal değil, dizide cawood’un torununu canlandıran ryan’ın, rhys connah’nın finalde 16 yaşında olmasını istedikleri için zorunlu ve planlı bir bekleyiş. benim için bugüne dek çekilmiş en iyi ingiliz polisiye. -gain

the last of us; pedro pascal & bella ramsey

the last of us - aslında bir sıralama değil, en iyiler kendi aralarında bölünüyorlar diyerek devam edeyim de pedro'mun kalbi kırılmasın. bir virüs neredeyse tüm insanlığı silip süpürdükten sonra (tanıdık geldi mi?) zombilerin her köşeden çıkabileceği, duvarlarını sarmaşıklar kaplamış, insanların yeniden kitap okumaya başladıkları teknoloji ve sosyal medyadan arınmış bir dünya. bu dünyada hayatta kalmak için sahip oldukları tüm yetenekleri kullanmak zorunda olan bir avuç insan. virüsün yayılmaya başladığı ilk günlerde kızını kaybetmiş ve bunun yasını bile yaşayamadan kendi hayatta kalma savaşını vermek zorunda olan bir baba, joel miller (pascal) ve zombi ısırıklarına karşı bağışıklık sahibi bir kız, ellie williams (bella ramsey) birlikte ellie’nin sahip olduğu bu gücü tüm geride kalanlar için yararlı hale getirmek için yola koyulurlar. her döndükleri köşede güçlenen, izeyicinin gözünü yaşartan bir bağ gelişir aralarında. işte ben de her pazartesi ekrana, daha da güçlenen bir bağla oturup bekledim the last of us’ın yeni bölümlerini. hikaye başta the walking dead olmak üzere çok tanıdık. fakat her bölüm katılan yeni karakterler ve flashback'lerle kendini tekrar etmeme başarısını gösteren harika bir senaryo var karşımızda ve bunu da craig mazin’e borçluyuz. kendisi bizlere birkaç yıl önce chernobyl’i armağan etmişti hatırlarsınız. sağ olsun, ya da allah cezasını vermesin. pedro pascal’dan, bunca aydır içime sinmeyi bir saniye olsun bırakmamış bir hollywood kahramanı yarattı bu dizi bir de. helal olsun. -blutv

succession; kieran culkin

succession - hoşçakal succession! çok iyi bir final sezonu izledik. üçüncü sezon gazı biraz kaçmıştı çünkü kanımca. ve tekrar ediyorum, bitirmek doğru karardı. succession'la ilgili çok konuştuk çok söyledik, ilgili podcast bölümlerimizi buraya linkledim. -todtr

the english; emily blunt & chaske spencer

the english - 'the crown monarşiye bir övgüyse, the english ise monarşinin bedellerinin bir incelemesi,' diyor the english'in yaratıcısı hugo blick. 6 bölümlük mini dizi blunt'ın canlandırdığı aristokrat bir ailenin kızı olan cornelia'nın ölen oğlunun öcünü almak için ingiltere'den gelip vahşi batıda bir pawnee olan eli'la uzun bir yola çıkmalarını anlatıyor. blunt bir damsel in distress değil, yardıma muhtaç evet ama hızla kendi ayaklarının üzerinde durmayı hızla öğrenenen cesur bir kadın ve eli'yla izlemesi çok keyifli bir dostluk pekişiyor aralarında. dizi, senaryosu sosyal adalet arayan-sağlayan bir grup olan illuminative tarafından amerikan yerlilerinin kültürel mirasına saygı için onaylandıktan sonra çekilmiş. bu konuyu işleyen çoğu yapım çekimler bittikten sonra bu onayı almak için başvururmuş, yani iş işten geçtikten sonra. bu hassasiyet, tarihe hakim olmamız güç de olsa kendini hissettiriyor hem de dizinin akışını aksatmadan. hakkında çok çok daha fazla övgü dolu sözler duyulması ve emmy adayları arasında ismini görmemiz gereken bir diziydi, olmadı. ama en azından izlemek için geç değil.

jazz sinclaire, gen v'de kanını bir silah gibi kullanabilen marie monroe rolünde

gen v - the boys'dan sonra the boys kadar iyi bir spin-off gelme ihtimali ne kadardı? geldi. the boys evreninde geçen gen v, ikinci sezon onayını anladığına en sevindiğim dizilerden oldu bu sene. yine pis, yine kanlı, bol patlamalı ve çok komik, en güzeli de bize dünyayı yeniden tanıtmaya çalışmakla vakit kaybetmemiş olmaları ve the boys'la paralel zamanlarda geçmesi. -primevideo

platonic; rose byrne & seth rogen

platonic - bu yıl yeni tanıştıklarım arasında en hızlı bağ kurabildiklerimden oldu bu. platonik aşklar sevgiler admininizden sorulur çünki ne de olsa :) seth rogen ve rose byrne’ün başrollerinde oynadıkları bu apple komedisi (beni yine çok güldürdükleri neighbours filmlerinde karı kocayı canlandırmışlardı) 10 bölüm boyunca iki eski dostun birbirlerinin hayatlarının içine bazen nasıl da sıçabildiklerini ve dostluğun önemini, bazen her sözün illa da söylenmesi gerekmediğini ve insanların birbirlerini kalplerinden de tanıyabileceğini gözler önüne serdi. ikinci bir sezonu olacak mı henüz belli değil, nereye gidebilir onu da pek öngöremiyorum açıkçası, ama olursa ben izlerim burdayım bekliyorum. -appletv+

gibi; ahmet kürşat öcalan, kıvanç kılınç & feyyaz yiğit

gibi - dördüncü sezonun dokuzuncu bölümü olan amerikan banyo. bu bölüm başta muhteşem finaliyle fakat tüm akışıyla sezonun en kusursuz bölümüydü. günün birinde türkiye'de televizyon ödülleri dağıttığımda gibi inşallah devam ediyo olur.

shrinking; jessica williams

shrinking - apple tv’nin ted lasso’yla başlattığı, 'iyilik yap denize at' akımının scrubs’ın yaratıcısı bill lawrence’ın elinden çıkan bu yeni sürümü yılın en tatmin edici dizilerinden birine dönüştü hızla! scrubs bağlantılarını şu kısa paragrafla mercek altına alalım:
-dizinin bölümlerinden birini zach braff yönetiyor
-scrubs'da jordan'ı oynayan christa b. miller ana kadroda
-ayrıca christa, bill lawrence'la evli
-dizinin diğer yaratıcılarının ted lasso'nun roy kent'i brett goldstein ve jason segel olduklarını da belirteyim bu noktada. 
harrison ford’un bu rolü kabul etmesi herkes için neredeyse hala atlatamadıkları büyük bir şok, izleyici için ise kesinlikle bir artı. şahsen jason segel’ın büyük fanıyım o yüzden benim için onun varlığı bir diziye başlamak için yeterli sebepti zaten fakat burda asıl gözümü diktiğim isim jessica wiliams oldu. daha önce love life ve booksmart’ta izlediğimiz williams shrinking'de adeta parlıyor, içinde bulunduğu her sahneyi rol arkadaşlarından çalıyor. emmy’lerde zaten en iyi yardımcı kadın oyuncu komedi oyumu ona kullandım. konusu da şöyle: eşinin ani ölümü ardından kızıyla başbaşa kalan terapist baba rolünde segel çok içten, mükemmel olmaya çalışmayan hatta sezon boyunca sürekli hatalarını telafi etmekle uğraşan biri. ford mentorü, williams iş arkadaşı, miller ise komşuları ve karısının en yakın arkadaşı rollerindeler. -appletv+

the jury duty

the jury duty - nisan ayında amazon-freevee'de yayınlanan the jury duty kendini the office ile truman show’un bir karması olarak betimliyor. amerika'da her vatandaş için zorunlu biliyorsunuz jüri görevi ve ne zaman başınıza geleceği de belli olmuyor. ünlü, ünsüz, çok meşgul, işsiz ya da zengin fark etmeksizin herkes bir gün o göreve çağrılıyor (çağrıldığınızda o davanın jürisine seçilip seçilmeyeceğiniz ise meçhul). bu senaryo da bunun üzerine kurgulanmış; tamamen uydurma bir vaka, hakiminden (mindy project’le tanıdığımız ike barinholtz’un hayatı boyunca aktör olmayı istemiş hukukçu babası alan barinholtz ilk kez kamera karşısına geçiyor mesela ve aşırı iyi) mübaşirine, ve sadece biri dışında tüm jüri üyelerine aktörlerden oluşan bir cast. işte o bir kişi, ronald gladden, jüri görevine çağırıldığı bu davanın bir belgesele konu olacağını ve bu yüzden kameraya çekildiğini düşünüyor ve etrafında olup bitenlerin kurgu olduğundan habersiz. bu arada jüri adaylarından biri de james marsden, kendinin berbat bir versiyonunu oynuyor; dünyanın onun etrafında döndüğünü sanan bir hollywood aktörü ve o da muhteşem. sonuç: 8 bölümlük, sesli kahkahalara sebebiyet veren, ortaya harika karakterler ve süper doğaçlama anların çıktığı bir mockumentary. bir de halk kahramanı ronald. öyle 'düzgün' bir insan ki, onun yerinde olsam nasıl davranırdım diye sorguladım kendimi izlerken sık sık. -primevideo ama tr’de henüz yok.

the bear; will poulter & lionel bruce

the bear - 2 ağustos’ta disney’e gelene dek the bear’den bahsetmemem gerekiyor ama bu inanın çok zor. neredeyse ilki kadar güçlü bir sezonla çıktı karşımıza, ki ben belki ilkinden bile daha çok keyif almış olabilirim bazı bölümlerden. bir tek final bölümünden beklediğim randımanı alamadım, onun dışında bir itirazım yok. her bir insanın (ama her!) oynadığı christmas bölümü beni çok yordu, ilk sezon yaptıklarını tekrarlamaya çalışmışlar orda sanıyorum, ama buna gerek yoktu. christmas bölümü dışında da inanılmaz konuk oyuncular izledik bu sezon. will poulter ve olivia colman açık ara favorilerim.

the marvelous mrs. maisel; rachel brosnahan

the marvelous mrs. maisel - adını son kez zikrediyor olmak üzüyor. harika bir final sezonuyla gelmiş olması ise işimi kolaylaştırıyor. flashforward ve flashback'lerle tadı damağımda kalacak ama doğru zamanda bitmiş olan bir dizimiz. -primevideotr

the other two; helene york, drew tanner & josh segarra

the other two - üçüncü sezonuyla harika bir final yaptı ünlü ve zengin ve ‘önemli’ olma derdindeki bu iki diğer kardeşin hikayesi. dizinin yaratcısı chris kelly'nin yanında çalışanlara pek de doğru davranmadığına dair haberlerle eş zamanlı geldi final bilgisi de, ama çoktan çekmiş olduklarından ve final gibi de bir final olduğundan ben kabul ettim. helen york ve drew tanner'ı çok özleyeceğim ve yollarını gözleyeceğim.

strike; tom burke

strike - bugüne kadar nasıl karşıma çıkmamış olduğunu hala anlamadığım bir ingiliz polisiyesi. hatta izlediğim en iyilerden biri. jk rowling'in robert galbraith mahlasıyla kaleme aldığı aynı isimli romanlarından uyarlanıyor. bazı sezonları iki bölüm, diğerleri dört, aynı diziye adını veren strike gibi kurallara pek takmayan bir yapısı var yani. üçüncü sezon itibariyle filan ise çözmeye çalıştıkları davalardansa strike ve yardımcısı robin arasında neler olacak onu izlemeye başladım ben mesela. tom burke'e çok aşık oldum, etrafta cormoran strike diyerek dolaşmaya başladım filan, içimdeki ergene tutundum anlayacağınız. -bir iki sezonu tod'da var, ama itibar edilesi değil. -todtr

emma corrin, a murder at the end of the world

a murder at the end of the world - bu yılın en güzel sürprizlerinden oldu bu dizi. the oa'in gidişini hala kabullenememiş bir kitlenin baş miğferlerinden olarak brit marling ve zal batmnanglij ne yapsalar izleyeceğim bir kreatif duo ve bu dizinin arkasında da onlar var. yazıyorlar, yönetiyorlar. dizide emma corrin amatör bir detektif ve aynı zamanda da bir hacker. günün birinde dünyanın en zengin tech genious'larından biri tarafından (clive owen) izlanda'da bir hafta geçirmeye davet ediliyor ve olaylar gelişiyor... hikaye geçmişle paralel olarak iki zaman diliminde ilerliyor; geçmiş kısımda corrin ve triangle of sadness'ta blaneciga/h&m yüz ifadeleriyle tanıdığımız harris dickinson'ın hayat verdiği bill farrah'la bir cinayeti aydınlatmak için çıktıkları yol hikayesini izliyoruz. brit marling de dizide aynı zamanda bu elon musk tipi milyarderin karısını canlandırıyor. izlanda'da da cinayetler birbirini izliyor, bir çeşit murder mystery izliyoruz yani anlayacağınız, ya da 'whodunnit'. ama marling ve batmanglij'in kalemlerinin hassas dokunuşu ve iklim değişimi, ai gibi güncel konulara da değinilen incelikli bir senaryo eşliğinde.  -disneyplustr

brie larson, lessons in chemistry

lessons in chemistry - brie larson uzun süren sessizliğini bu mini diziyle bozdu (tabii bir de the marvels'la, ki ondan da razıdır bu yürek) ve iyi ki de bozdu. 50’li yıllarda geçen lessons in chemistry, gerçek bir hayat hikayesi anlatırcasına inandırıcı, detaylı ve dönemin olaylarına (kadın hakları, siyah hakları, vb.) duyarlı. bonnie garmus’un aynı isimli romanından uyarlanan dizide larson başrolleri lewis pullman (evet bill pullman'ın oğlu), kevin sussman ve aja naomi king'le paylaşıyor. larson dizide elizabeth zott isimli bir laboratuvar teknisyenine hayat veriyor. kadının toplumdaki yerini ve ezberleri sürekli sorgulayan zott; tam kıvamında mesafeli ve zaman zaman otizm spektrumunda olabileceğini düşündüren dikbaşlı karakteriyle benim kalbimi hemen çeldi. dizinin show runner'ı lee eisenberg’in kredileri arasında the office, bu yıl izleyip çok beğendiğim jury duty gibi etkileyici başlıkların yanı sıra wecrashed ve little america gibi düşündürücü yapımlar da bulunuyor. brie larson ise 8 bölümlük mini dizinin aynı zamanda da yapımcılardan, hatta nerede olduğunu bir türlü bulamasam da, kitabın haklarını daha basılmadan önce aldığını okudum bir yerlerde. mini dizi, yani devamı gelmeyecek. öyle de bir final yaptı zaten. ama, ‘biz yazdık, hatta çektik, izler misin bi ikinci sonra bi de üçüncü sezon daha?’ deseler hiç düşünmez hemen basarım play tuşuna! -appletvplus

swarm; domique fishback

swarm - bu yılın en iyilerinden olan swarm özellikle de başrolündeki dominique fishback'in performansıyla akılda kalıyor. ni'jah isimli beyonce'vari bir megastar'ın büyük hayranı dre'nin takıntılı yolculuğu ve soundtrack harika! -primevideotr

party down; tyrell jackson williams, ryan hansen, zoe chao, martin starr, adam scott & ken marino

party down - bu dizi gerçek bir televizyon efsanesi. yayınlandığı 2009-2010’da kimse tarafından izlenmeyen, ardından dijitalde kendine hatrı sayılır bir yer edinen, ve 2023’te neredeye full kadrosuyla yeniden önümüze sunulan bir efsane party down. adam scott, ken marino, ryan hansen, lizzy caplan (minik bir cameo’su var diyelim spoiler vermeden sezon finalinde), megan mullally ve jane lynch’in yanına yeni sezonunda jennifer garner, zoe chao ve james marsden (bu yıl marsden’in yılı olma yolma yolunda ilerliyoruz bkz. jury duty) gibi isimler eşlik ediyor. hollywood’da oyuncu olmak isteyen catering garsonlarının hikayesini izliyoruz dizide.

rain dogs, daisy may cooper & fleur tashjian

rain dogs - evsizlik, açlık, yalnız bir ana. bu ingiliz dizisini kara komedi olarak kategorize ediyorum fakat cümlenin başındaki tariflerden de anlaşılabileceği üzere izlemesi zaman zaman zorlaşabiliyor. yine de oldukça ham duygular ve başta daisy may cooper ve jack farthing'ten gelen harika performanslar barındırıyor. yaratıcısı cash carraway kendi hayat hikayesinden yola çıkmış. ikinci sezona dair bir bulgu yok elimizde ama bence potansiyel var. -blutv

nolly, helena bonham carter

nolly - gerçek bir karaktere hak ettiği sonu yazmak için yola çıkan bir mini dizi nolly. üç bölümlük bu dizinin yaratıcısı dr. who ve it’s a sin gibi yapımlarıyla bizi mest eden russell t. davies, dizinin starı ise helena bonham carter. ingiltere'de 1964-1988 arası yayınlanan ve en çok izlenen arkası yarınlarından crossroads’un, yıldızı ve başrol oyuncusu noele gordon’un bir gün hiçbir sebep belirtmeksizin işine son verileceğini öğrenmesinin ardından yaşananları anlatıyor. crossroads’un en büyük rakibi coronation street bugün hala devam eden bir arkası yarın bu arada, benzer yapımlar arasında efsanevi eastenders’ı da saymadan geçmeyeyim. rol arkadaşları arasında sevilen, yapımın bel kemiği olan, renkli televizyonda yüzü görünen ya da bir başbakanla röportaj yapan ilk kadın oyuncu gibi ünvanlara sahip noele gordon’un crossroads’da hayat verdiği meg richardson diziye 1981 yılında veda ediyor. yaratıcı russell t. davies asla hak etmediği bu sondansa nolly’ye bir sebep ve bir gran finale vermek istiyor ve kolları sıvıyor. ingilizlerin çok iyi başardıkları işlerden biri bu mini diziler, burda da karşımızda bir oturuşta yutmalık şahane bir dram var, tabii aynı nolly gibi lafını sakınmayan ve esprili bir dile sahip bu hikaye. helena bonham carter dışında; jack barton rolündeki con o’neill ve nolly’nin meslektaşı ve en yakın dostu tony adams rolündeki agustus prew’ün isimlerini de özellikle anmak isterim. o’neill’ı en son happy valley’de de izledik. prew’un CV’si ise the morning show’dan the rings of power’a oldukça kabarık.

love & death; elizabeth olsen

love & death - big little lies’in yaratıcısı david e. kelley’nin showrunner'ı olduğu dizi yine bir kitap uyarlaması ve gerçek suç draması. 'evidence of love: a true story of passion and death in the suburbs' bahsi geçen romanın adı ve biz bu diziyi daha önce de izledik. jessica biel’in başrolleri melanie lynskey’yle paylasştığı candy’yi hatırlarsınız. fakat bu tamamen başka bir ligde. olsen'in emmy'lerde görmezden gelinmesi ise suç sayılmalı. -hbo

HATRI SAYILIRLAR
the diplomat ve beef bu yıl netflix'ten çıkan en iyi dizilerdi. drops of god the queen's gambit'in şarap versiyonu olarak görülebilir ve mutlaka izlenmeli. çok hızlı çok keyifli ve yakışıklı bir seyirlik. google: tom wozniczka. you won't be pişman :) poker face'te natasha lyonne , russian doll'la yaptığı çıkışı sürdürmeyi başardı. dizide yönetmen koltuğuna da oturuyor, hayli sürükleyici bir nev-i dedektiflik ve yol hikayesi. daisy jones and the six'i de izlemediyseniz çok şanslısınız çünkü hafta hafta beklemenin zor olduklarındandı. 70'lerde geçen hayali bir rock grubunu anlatıyor ama aslında fleetwood mac yani. oyuncular inanılmaz, bütün şarkıları kendileri söyledikleri için bile birer mansiyon verilmeli hepsine.

the diplomat, keri russell -netflix

poker face; natasha lyonne

drops of god; tomohisa yamashita & fleur geffrier

daisy jones and the six; riley keogh &sam claflin -primevideotr

beef; ali wong &steven yeun -netflix

kısa komikler hızla moral yükselticiler

colin from accounts, harriet dyer & patrick brammall

colin from accounts -
bu avustralya dizisiyle bir google search'üm sayesinde tanıştım ve thank god for that! inanılmaz tatlı bi romantik komedi + bir de köpek diye özetliyim. müthiş. henüz netleşmedi ama bence ikinci sezonu da olacak. bi oturuşta izlenip bitirilecek bir dizi. karakterler hakkında bilgi vermeyi düşünüyorum yazmaya başladığımdan beri bu satırları ama izlerken öğrenmenizin lehinize olacağına karar verdim.

pete davidson & joe pesci, bupkis

bupkis - pete davidson kadar ayna aynı anda hem merak edilip hem de nefret edilen bir isim yok herhalde piyasada. ben şahsen seven, beğenen, takip ve merak eden taraftayım. çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. ona tanınan fırsatlar başkalarına da tanınabilir miydi, mutlaka, o bu fırsatları iyi değerlendiriyor mu, bence evet. ve bupkis de bunun güzel bir örneği. kendini oynadığı bu dizi hayal ve gerçeği bir arada, edie falco annesini, joe pesci ise dedesini oynuyor. sebastian stan’den john mulaney’ye çok iyi bir konuk oyuncu kadrosu da mevcut ayrıca dizide. 

schmigadoon (scmicago); keegan-michael kay & cecily strong

schmigadoon - bunu ikinci sezonu başlarken izlemeye cesaret ettim. cesaret diyorum çünkü bir müzikal. saturday night live’da müzikal ve karakter yaratmadaki yeteneğini yıllardır izleyicisiyle paylaşan cecily strong’a keegan-michael kay eşlik ediyor. ama kadro bununla sınırlı değil; dove cameron, alan cumming, jane krakowski, fred armisen, martin short... new york’ta tanışıp birlikte olmaya karra veren iki doktor ilişkilerinde bir çıkmaza giriyor ve terapi kampı gibi bir retreat’e katılmaya karar veriyorlar (daha çok melissa tabii-strong) ormanda yollarını kaybettikleri sırada ise schmigadoon isimli hayali bir kasabanın kapısı açılıyor önlerinde. 40 ve 50'lerin müzikallerinde (sound of music vs.) yaşayan bu kasaba ve insanlarından önce kaçmak isteseler de daha sonra aslında ihtiyaçlarının tam da bu olduğunu keşfediyor çiftimiz yavaş yavaş. yavaş yavaş diyorum ama sezonlar 6’şar bölüm yani bayağı hızlı akıyor aslında. nasıl oraya vardıklarını söylemiyim ama ikinci sezon daha dark: sweeney todd, cabaret, hair ve annie tarzı bir atmosfere sahip. özellikle de müzikal severlere çok tavsiye ediyorum. -appletv+

angela elaine gibbs, gina rodriguez & rick glassman, not dead yet

not dead yet - benim için yılın sürprizlerindendi jane the virgin’le tanıdığımız gina rodriguez’in başrolünde oynadığı bu sitcom. iyi sitcom az çıkıyor, bu da hakettiği ilgiyi gördü hemen zaten ve ikinci sezon onayını hemen aldı. sevdiği adamın ardından ingiltere’ye göçen, 5 sene sonra da hem kalp kırıklığı hem de işsiz bir şekilde evine dönen nell daha önce çalıştığı gazeteye ölüm ilanları yazmak üzere işe alınır. işin ilk gününde bu ilanların sahipleriyle birlikte geldiği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır. fakat hayatına giren her 'ölü’den de kendi hayatına dair bir şeyler öğrenmektedir. bu arada otizm spektrumunda bir ev arkadaşı (tüm cast’ı otizmlilerden oluşan as we see it’te izlemiştik en son rick glassman’ı), new girl ile tanıdığımız hannah simone ve superstore ile çok sevdiğim lauren ash gazetenin patronu ('nun kızı) rolüyle tatlı bir bütün oluşturuyorlar. -disneyplustr

the big door prize, chris o'dowd

the big door prize - platonic, shrinking ve ted lasso’yla beraber yine bir mutlu apple dizisi daha the big door prize.  chris o’dowd’ın başrolünde oynadığı bu dizide, yaşadıkları küçük kasabada bir anda beliren photobooth’umsu alet içine girenlere bu hayatta aslında ait oldukları görevi-mesleği söyleyen kartlar dağıtıyor. tüm kasabanın ayarları karışıyor tabii ister istemez, herkes hayatını sorgulamaya başlıyor. z kuşağının bu konuda da ne kadar akıllı olduğunu da gözler önüne seriyor ayrıca dizi. o’dowd dışında çok sevdiğim pek bir karakter çıkaramamış olsa da ikinci sezonunu mutlaka izleyeceğim önümüzdeki sene geldiğinde. -appletv+

BAHSİNİ GEÇİRMEDEN ŞURDAN ŞURAYA GİTMEYECEKLERİM:
somebody somewhere, jeff hiller & bridget everett

1. somebody somewhere - ikinci sezonuyla da hiç şaşırtmadı bu yumuşacık ve düpdürüst dostluk hikayesi. üçüncü sezon yolda. emmy’lere ise bir kez daha teessüflerimi yolluyorum. -blutv

abbott elementary, quinta bronson

2. abbott elementary - iyi sitcom zor bulunur dedik, mockumentray tarzındaki abbott elementary iki sezondur bu boşluğu layıkıyla doldurmakta. -disneyplustr

barry; anthony carrigan

3. barry - bir final sezonu daha barry'den geldi. içinde bir performans sanatçısı yatan kiralık katilimiz hakettiği sonu buldu diyeyim. üçüncü sezonla birlikte izledim dördüncüyü ve açıkçası üçten daha razıyım. ama bir 'overwhelm' durumundan da muzdarip olmam mümkün. başta anthony carrigan'ın çeçen mafyatiği noho hank'i olmak üzere muhteşem karakterler kaldı geriye barry'den. carrigan'ın yıllardır çoktan haketmiş olduğu emmy heykelciğine de kavuşması dileklerimle!

carrie coon & morgan spencer, the gilded age

4. the gilded age - ikinci sezonuyla beni belki ilk sezoundan bile daha çok içine alan diziden bahsetmeden yılı kapatmam mümkün değil. bütü karakterler daha da oturdu, kostümler daha da zenginleşti, iyiler kötüler yerlerini bildi. bir de gözyaşları filan eşlik ediyor bazı bölümlere bu, biri sınıf atlama, diğeri nüfuzunu koruma derdindeki iki amerikan ailesinin hikayesi. aşağıdakiler yukardakiler teması da cabası. downton abbey'nin yaratıcısı jullian fellowes'ın kaleminden olduğunu da haırlatmak isterim.

frasier

5. frasier - bu senenin benim için en güzel sürprizlerinden oldu 5. sezonuna geldiğim 1993 yapımı frasier'la kurduğum sağlam ilişki. şurda ona bir post ayırmıştım, dilerseniz okuyabilir ve 11 sezon boyunca devam eden bu diziye girip bir süre yemek yerken & uyumadan önce ne izleyelim diye düşünmekten kurtulabilirsiniz!