katie holmes, anna paquin, josh duhamel, elijah wood, malin akerman, adam brody: the romantics. margot at the wedding ile rachel getting married'in ruh hallerine bir tutam romantizm(adı üstünde), bir tutam popülarite ve bir tutam da güzellik ve stil ekleyip ortaya çıkarılan bu filmi izleyeceğime emin olabilirsiniz. kendimi tutabileceğimi hiç sanmıyorum.
the daydream nation'da nick and norah's infinite playlist'ten (geçenlerde moviemaxlerden birinde tekrar izlediğim n&n'den fazlasıyla tiksindim. çiklet sahnesinden bahsediyorum. neyse) hatırlayabileceğiniz kat dennings, bradley cooper'ı anımsatan yakışıklı josh lucas ve şimdilerin loreal kadını andie mcdowell oynuyorlar. iyi toparlanmış bir ilişkiler yumağı olacağını tahmin ettiğim filmde, işler baya bir sarpa sarmış. öğretmenler öğretmenliklerini unutmuş öğrenciler de bu duruma çok sevinmiş. sonrası arap saçı.
ben affleck'ten hiç hoşlanmıyorum. gone baby gone'dan nefret etmiştim. çok üzgün ve üzgün olmaya çok hakkı olduğuna tüm kalbiyle inanan karakterleri bayağı buluyorum. şimdi yeni bir film yapmış kendisi. adı the town. jon hamm oynuyo. bu iyi birşey tabii. ben affleck de oynuyor ve film, biraz önce jon hamm'le kazandığı puanı bir anda kaybediyor. rebecca hall, blake lively, ve bu senenin oskar şampiyonu (peh!) the hurt locker'dan hatırlayacağınız jeremy renner da filmde rol alanlar arasında. fragmanı izleyin tabii, ama eminim yine fazlasıyla uzatılmış ve bir noktada senaryodan kopmuş bir filmle karşı karşıyayız.
en sona françois ozon'un son filmi le refuge ya da hideaway'i bıraktım. iyi ki de öyle yaptım. fragman müziği au revoir simone'a ait. hemencecik sarıp sarmaladı. bakalım nasıl sürprizlerle karşılaşacağız izlerken.
bol filmli ve dizili haftasonları dilerim sizlere evlerinizin 'inşallah' klimalı salonlarında, ya da kucağınıza aldığınız laptoplarınızın karşısında ister tuvalette, isterseniz de yatak odanızda.
the daydream nation'da nick and norah's infinite playlist'ten (geçenlerde moviemaxlerden birinde tekrar izlediğim n&n'den fazlasıyla tiksindim. çiklet sahnesinden bahsediyorum. neyse) hatırlayabileceğiniz kat dennings, bradley cooper'ı anımsatan yakışıklı josh lucas ve şimdilerin loreal kadını andie mcdowell oynuyorlar. iyi toparlanmış bir ilişkiler yumağı olacağını tahmin ettiğim filmde, işler baya bir sarpa sarmış. öğretmenler öğretmenliklerini unutmuş öğrenciler de bu duruma çok sevinmiş. sonrası arap saçı.
ben affleck'ten hiç hoşlanmıyorum. gone baby gone'dan nefret etmiştim. çok üzgün ve üzgün olmaya çok hakkı olduğuna tüm kalbiyle inanan karakterleri bayağı buluyorum. şimdi yeni bir film yapmış kendisi. adı the town. jon hamm oynuyo. bu iyi birşey tabii. ben affleck de oynuyor ve film, biraz önce jon hamm'le kazandığı puanı bir anda kaybediyor. rebecca hall, blake lively, ve bu senenin oskar şampiyonu (peh!) the hurt locker'dan hatırlayacağınız jeremy renner da filmde rol alanlar arasında. fragmanı izleyin tabii, ama eminim yine fazlasıyla uzatılmış ve bir noktada senaryodan kopmuş bir filmle karşı karşıyayız.
en sona françois ozon'un son filmi le refuge ya da hideaway'i bıraktım. iyi ki de öyle yaptım. fragman müziği au revoir simone'a ait. hemencecik sarıp sarmaladı. bakalım nasıl sürprizlerle karşılaşacağız izlerken.
bol filmli ve dizili haftasonları dilerim sizlere evlerinizin 'inşallah' klimalı salonlarında, ya da kucağınıza aldığınız laptoplarınızın karşısında ister tuvalette, isterseniz de yatak odanızda.