pazar fragmanları

barry munday'de patrick wilson (en iyi angels in america'dan hatırlarsınız kendisini mormondu o zamanlar, biraz da little children'daki kaslı ama yine de narin vücudundan), judy greer ve chloe sevigny'yi izleyeceğiz. wilson bence yıllardır yakalayamadığı şan ve şöhrete bu filmle kavuşacak. chloe sevingy de cool'luğu bir kenara bırakmış gibi, ki buna da sevindim çünkü kendisinin bu soylu ama bir yandan da pek cool prenses havalarından oldukça sıkldım. bunların hepsi güzel şeyler. konunun nereye gideceği çok belli belki bu filmin, ama izlemeyi istiyorum ve heyecanla da bekliyorum.


going the distance
'da drew barrymore ve justing long, hayranlarının yıllardır bekledikleri buluşmayı gerçekleştiriyorlar-gibi yapıp son anda falsolu vuruyorlar-. drew kesinlikle çok güzel görünüyor, e.t. günlerinden sonra ilk defa belki de. (mad love hallerini de unuttum sanmayın, o saç modelini az taşımamıştım kuaför salonlarına, amacıma hiç ulaşamadım o ayrı)



you will meet a tall dark stranger, işte belki de en uzun zamandır beklediğim film ve fragmanı. woody'nin en yenisi (aslında bir sonraki-carla bruni'li midnight in paris- hemen arkasından gelmek üzere ama işte cannes katılımcısı filmlerin başına da hep bu geliyor, en sık da woody'nin, iki film birden gibi oluyor biz izleyiciler için) naomi watts hayal ettiğimden daha yorgun görünüyor fragman boyunca, sayın bay banderas ise pek egzotik pek yakışıklı göründü gözüme bu sıcak pazar gününde. keyifli bir seyir olacağına şüphem yok.



welcome to the rileys'de varlığını hala tam olarak kabullenemediğim kristin stewart, james gandolfini ve melissa leo'ya eşlik etmekte. filmin bir diğer başrolü de new orleans'a ait. benjamin button'ın tuhaf hikayesi, treme, deja-vu ve the princess and the frog'da arka plana yerleşen şehir, kızlarını kaybettikten sonra hayata ve birbirilerine küsen bir çifte tekrar hayat veriyor. melissa leo'yu ilk frozen river'da sonra da treme'de izledim ve kendisini gerçekten çok beğeniyorum. (fragmanın başında patricia clarkson'u ne kadar da andırıyor gördünüz mü?)


U P D A T E S
  • bu arada fatih akın'ın soul kitchen'ının da apple trailer'ları arasındaki yerini aldığını da belirtmek isterim.
  • bir diğer yenilik de imdb'den geldi, bir süredir fragman gösterimini paralı müşterileriyle sınırlandırdığını düşündüğüm site, geçtiğimiz hafta başından beri eski bonkör günlerine geri dönmekle kalmadı, yeni bir tasarım ve bilgi kutucukları da ekledi ana sayfasına. christina aguilera ve cher'in başrollerini paylaştıkları 'burlesque' de bugünlerde sayfayı açar açmaz fragmanı izlenebilinen filmlerden. ondan da güzeli ya da en azından güzel olacağından neredeyse emin olduğum don't be afraid of the dark: gullielmo del toro'nun katie holmes(!)lu yeni filmi. (tom cruise kendisinden bir iş çıkamayacağını anlamış olsa gerek, karısına yatırım yapmaya başlamış)
  • welcome to the rileys sırasında bahsi geçen treme, film değil bir dizi. herkese izlemelerini tavsiye ettiğim dizi aslında tek başına bir post hakediyor ama kısaca bildirebilirim konusunu: katrina kasırgası sonrasının new orleans'ını bir düzine karakterin üzerinden pek de güzel anlatıyor, şiddetle tavsiye ediyorum.
  • bu aralar televizyon dünyasındaki en büyük beklentilerimden biri de yine bir hbo yapımı: the boardwalk empire. martin scorsese'nin ellerinden çıkan yapımda michael pitt ve steve buscemi'yi izleyeceğiz. ben şahsen michael pitt'i göreceğime pek çok seviniyorum, ekranlardan biraz fazla uzak kalmıştı kendisi.