155 milyonuncu dolar.

cuma günü tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de vizyona giren açlık oyunları bir sürü rekoru bir anda kırdı/egale etti. merakımı iyice kabartan bu gelişmeler sonucunda ben de pazar gecesi 21:45 seansında katniss everdeen'in maceralarını L sırası 10 numaralı koltuğumdan patlamış mısırlarımı kıtırdatarak izleyen yüzbinlerce izleyiciden biriydim.

vizyona girdiği gece yarısı seansında bir devam filmi olmamasına rağmen en çok izleyiciyi toplayan the hunger games/açlık oyunları sonunu tahmin edebildiğimiz senaryolardan. akranı twilight gibi popüler kültür ve benzer yapımlardan bolca esinlenen bir kitap serisine ait olduğundan sonunu bilmek ya da tahmin etmek marifet değil.
katniss'in ilk kitabın sonunda ölmeyeceği serinin devam etmesinden de anlaşılacağından, aradaki detaylarla ilgilenmek daha doğru.
kitap serisinin hedef aldığı ve hitap ettiği yaş grubu için oldukça sert öğeler içerdiğini izleğiniz zaman siz de göreceksiniz, bu, fimle ilgili en çok hoşuma giden şey oldu.

çok sevdiğim ve bir başyapıt olduğunu düşündüğüm truman show, açlık oyunlarının en çok ilham aldığı yapım. kendimi tekrar ettiğim farkındayım, ancak arnold schwarzenegger'li the running man/koşan adam da en azından 12 mıntıkadan gelen 24 oyuncunun katıldığı yarışmanın temellerini oluşturma açısından ilham veren filmlerden. yazar suzanne collins'in 80ler sinemasından bolca etkilenmiş diye düşünüyorum.

katniss rolündeki jennifer lawrence winter's bone'da bulunduğu arazilerin bir benzerinde duruma bayağı hakim, karakterinin için doldurmayı beceriyor. genç aktrisi yine sincap derisi yüzerken görmek birçok izleyici için dejavu niteliğinde.

hikayenin içine itinayla serpiştirilmiş dostluk, aşk, eşitlik, umut öğeleri bizim de geleceğe umutla bakmamıza neden oluyor.

geçtiğimiz hafta boyunca izlemediyseniz şu havada sinemaya koşmanızı öneriyorum. keyifli, hafif, fakat özenilmiş bir seyirlik.

fotogaleri ya da fotoroman da diyebiliriz ama düzensiz.


the others. diğer mıntıkalar kötü mıntıkalar. kendi aralarında gruplanıp seri şekilde adam öldürüyorlar. insanlık ne hale gelmiş. tçık tçık tçık.


katniss sevginin gücüne daha fazla karşı koyamadı ve kendini peetanın kollarına teslim etti. yaraları iyileştiren o krem de harry potter'daki iksirleri aratmayan bir güce sahipti. peeta ertesi sabah hiçbirşey olmamış gibi uyanmıştı.


şovun gücüne kendilerini kaptırmışlardı. peeta hemen, katniss yavaş yavaş da olsa, ekranı sevmekten geri durmadılar.


gelecek demek garip rujlar demek, saç renkleri ve kıyafetler demek. ama sadece şehirde yaşayan 'şanslılar' için. köy halkı 50'lerin modasını takip etmekte kararlı ve pek de haklı...


wes bentley'nin neler yapacağını yıllardır bekliyoruz. american beauty gibi bir projeyle sevgimizi ve inancımızı kazanmış bu gencin çiçek açması bu kadar zor olmamalydı. bence suç çatık kaşlarında. bu sakallarıyla da moulin rouge'un jim broadbent'ini hatırlatmıyor değil doğrusu...


woody harrelson ve peruğu filmin en tatlı sürprizlerinden. umursamaz ayyaştan ilgili baba duyarlılığına geçişi pek yumuşak olan karakteri beni tatmin etti. zamansız dökülen saçlarına taktığı şu peruk da onları yabancılayan el hareketleri olmasaydı bu güne kadar izlediğim peruklar arasında en inandırıcısıydı...


onca koşuşturmacanın arasında katniss'in rue için hazırladığı mezar biraz fazla kaçıyor doğrusu. küçük kız bunu hak ediyor hak etmesine ama daha yapacak çok iş öldürecek çok 'haraç' var katniss, haydi işinin başına!


lenny kravitz de filmin sürprizlerinden. ben bir görünür sonra hemen kaybolur derken kendisi filmin sonuna kadar bizimleydi. katniss'le aralarındaki sevgi ve alaka, kravitz'in göz makyajından da ilginçti. bir noktada sübyancılık suçlamalarıyla karşı karşıya kalmasından endişe ettim müzisyen aktörün.



filmin geneline işlemiş bir tedirginlik havası var hep. onca ihtişam aslında ölüme giden insanların son yemeği. katniss'i burada araziye çıkmadan az önceki ruh halinde görüyoruz.


herşey kardeşim için. kardeş olmasa, katniss'in o ucubelerin arasında hiç işi olmazdı. ama işte zamanında zaten babaları ölmüş ve bu şoku üzerinden hala atamamış ambale anneleriyle birlikte yaşayan bu kardeşlerin babalık görevini kendisi üstlenmiş durumda...


big brother izliyorlar televizyonda.


yarışın başladığı o an. filmde beni en çok etkileyen sahnelerden biri. ille de etkilenecek birşey arıyorsan tabii. sanırım hepimizin tutunacak bir 'seri' filme ihtiyacı var. potter sonrası ben oyumu açlık oyunlarından yana kullanıyorum.


12 numaraları mıntıka antremanda. bu ikisinin arasının düzeleceği aklımın ucundan geçmezdi doğrusu.


kitapların yazarı suzanne collins.


katniss ve gale'in arasında neler olacağını ikinci filmde göreceğiz tahminimce. kitapları okuyacağımı sanmıyorum. ama belli olmaz bu işler. bir bakarsınız tekrar kitap okuyabilecğeim vakitlerim olur. o vakitlerde açlık oyunlarına sıra gelir mesela...