once upon a time, before girls |
hemen ardından da iyi cumartesiler diliyorum.
ben şu an bir türlü daha konforlu bir ortam için terk edemediğim mutfak masamızdayım. altımda sert mi sert bir bank var, yumuşacık koltuğumdan neden metrelerce uzakta olduğumu bilmiyorum, ancak son iki saattir sosyal medyayı bunca meşgul etmekte olduğuma göre üretimdeyim demektir ve ne demiş atalarımız: üretimdeysen üretimde kal. kalkmıyorum işte şu kıpkırmızı mutfak bankımızın üstünden. var mı bana yan bakan?
geçenlerde tiny furniture isimli filmi izlemek için ne denli hevesli olduğumu söylemiştim hatırlarsınız, hem de aylar öncesinden başlayan bir heves. 10 gün kadar önce oturdum izledim. hevesimin boş yere olmadığını fark ettim ve sevindim. neden? çünkü pek verimli başlayacak ve geçecek nisan ayı tivi maratonunun yeni bir konuğu var o da lena dunham'ın hbo için yazdığı dizi: girls.
en sağdaki kızı mad men'den hatırladınız mı? peggy'nin lezbiyen arkadaşı... |
neyse cevaplanması gereken sorular hep aynı. burnumuzun dikine mi gideceğiz, para mı kazanacağız, eski dostları nerede bırakmıştık, bu çetrefil daha ne kadar sürer, evhamlanmalı mıyım sabredersem geçer mi, peki ya aşk? gibi.
tiny furniture'ı yazan yöneten ve başrolünde oynayan lena dunham, aura'nın, ana evine dönmesiyle, ve pek de heyecanla karşılanmamasıtyla başlayan o ayları anlatıyor işte film. ana karakterimizin aşk hayatına, annesiyle, kız kardeşiyle ve yıllar önce ardında bıraktığı hayata dönüşü hem hızlı hem yavaş.
üstünde durulmasa olmayacak bir konu da durham'ın fiziksel hali. alışık olduğumuz kameraya yakışan bir yüz ve vücuda sahip olmayan sanatçıya şaşkınlık içerisinde geçer oy veriyoruz. (update: bu yorumumuzu yalnış anlayan lena
nın girls'ün ikinci sezonunu da çıplak tamamladıktan sonra midemizi azıcık bozduğunu söylesek abartmış sayılmayız) yani ne alemiz, kendimizi çokça sorguluyoruz. ayıplıyoruz. biz kimiz ki insanları böyle sığ bir şekilde dış gorünüşlerine göre oyluyoruz... biz buyuz işte.
bunu size lena dunham'ı sunuşumuz olarak düşünün ve girls'ü benim gibi siz de iple çekin.
(update2: iple çekmeye devam ediyoruz denizcim, merak etme)