heyecanla beklenenler: #filmekimi özel

mistress america

film ekimi'nin yeri her zaman ayrı.
içinde if'ten daha heyecan verici başlıklar bulabildiğim (heyecan verici başlık yoğunluğu if'e göre daha çok olan diyelim), istanbul'a oranla daha kompakt, doğal olarak: bir hafta sürüyor, kendi halinde bir festivalcik.
bir de ilk yola çıktığında emek sineması'nda olup bitiyordu her şey, kalplerle yakından bağlantısında bunun da etkisi olması kuvvetle muhtemel.

ne zaman? / nerede?
14'üne basan festival 3-11 ekim tarihleri arasında istanbul'da atlasbeyoğlurexx ve feriye'de.
(festival ülkemizin başka kentlerini de geziyor, ayrıntılı bilgi için: http://filmekimi.iksv.org/tr)
heyecanla beklenenler: #filmekimi özel

mistress america / noah baumbach
şu ana kadar açıklanan başlıklar arasında heyecanımı en çok kabartan greta gerwig'in frances ha'dan sonra yine büyüleyeceğine emin olduğum mistress america'sı. bu filmde de yine gerçek hayatta da sevgilisi olan noah baumbach kamera arkasında, filmi birlikte yazmışlar. sahneyi ise mozart in the jungle'dan lola kirke ile paylaşıyorlar. şurada bahsetmiştim, hatırlayacaksınız...


the lobster / yorgos lanthimos
heyecanımın yüksekliği alpler, köpek dişi ve attenberg'in (kendi izlediğim sırada yazıyorum) yaratıcısı çılgın komşumuz yorgos lanthimos'un cannes'da gösterilen yeni filmi istakoz/the lobster ile devam ediyor. filminde ilk defa yunanlı olmayan bazı yüzler var: true detective'le bıraktığı acı tadını bir an önce ağzımızdan silmek istediğimiz colin farrrel, rachel weisz... film afişleriyle de kalbimi çalmıştı zaten cannes zamanı. 

youth / la giovinezza


youth / la giovinezza / paolo sorrentino
gençlik, muhteşem güzellik'in ardından (oscar de la yabancı film 2014) yönetmen paolo sorrentino, michael caine, harvey keitel ve yine rachel weisz'den oluşan bir kadroyla geliyor. bu da cannes'da gösterildi bu sene. aklınız kalmasın yani, bakın hemen (!) bize de geldi.


diğer başlıklar: 

cannes'ın en iyisi, ikinci dünya savaşı ve esir kamplarına bizi yeniden götürecek olmasından dolayı canımı sıksa da olayı farklı bir bakış açısıyla ele aldığı belirtilen son of saul / laszlo nemes, bir de basın bülteninden öğrendiim film macaristan'ın bu yıl ki aday adayıymış oscar'a.
chronic
tim roth'un başrolünde oynadığı, cannes'dan en iyi senaryo ödülünü kapan chronic / michel franco.
nanni moretti'nin sinemasını severim, yine biraz ağlatacaktır eminim. bu defa başrolde margherita buy var, cahil periler'den hatırlayanlarınız olacaktır. mia madre / nanni moretti'yi de listeye alıyoruz demek.

ex machina
ex machina'nın festivalde yer almasına ise şaşırıyorum, dvd'si yayınlanalı öyle uzun zaman oldu ki... yine de o güzel evi büyük ekranda izlemek iyi gelecektir tahminim. filmin kendisini ise şahsen çok parlak bulmadım. 'who you gonna call?' 'ghostbusters' sahnesini hariç tutuyorum tabii... bir de alicia vikander son ''girl crush'larımdan. man from u.n.c.l.e'ı da iple çekiyorum.

slow west

dönemsel michael fassbender ihtiyacınızı karşılamak adındandan da kendini ele veren western, slow west'in tadına bakılabilir. filmin sundance'ten jüri büyük ödülünü kapmış olduğunu da hatırlatalım.


maryland

fassbender kadar olmasa da yine bir kalp çarpıntısı sebebi matthias schoenaerts'ın (böyle zor isim olmaz olsun, mcconaughey'nin koltuğunu kaptı çoktan) (rust and bone, suite française) başrolü yeteneksiz bayan diane kruger ile paylaştığı maryland ilhamını take shelter'dan almış. severim. o yüzden deneyebiliyim. 

yeni başlıklar eklendikçe konuşuruz üstüne. şimdilik ağzınızın suyu birazcık akmış olsun bana yeter. heyecanlanacak bir şeylere çok ihtiyacımız olan günlerdeyiz ne de olsa.