oscar koşturmacasında ciddiye alınabilecek filmer listesi yapılıyor bile.

blue valentine, sundance 2010

hayatımızı ödül törenleri yönlendiriyor sanki... festivaller tamam da, oscar ve golden globe'ların sadece kırmızı halı için seyredildiğinin herkes farkındadır artık umarım. toronto film festivalinden bildiren EW'nin film yazarlarından dave karger, aşağıdaki filmleri dikkate almamız gerektiğini söylemiş. (biraz daha aşağıda)

bu arada tronto film festivali benim dikkatimi çeken bir sürü başka filme de yer veriyor line-up'ında:
heyecanla beklediğim animasyon (les triplettes de belville'cilerden) l'illusionniste, robert de niro ve edward norton'ı bir araya getiren stone, zach galifianakis'li it's kind of a funny story (bu arada kendisinin funny or die videolarını izlemelisiniz, sadece soyadını nasıl telaffuz edeceğinizi öğrenmek için bile değer buna), sam rockwell ve hilary swank'li (ilk defa normal görünüyor hilary, fragmanı izledikten sonra yine bir kahraman olarak izleyeceğimizi anlamış bulunuyorum kendisini, hem de gerçek hikaye -akmerkez zarada çalışan tezgahtar çocuklardan birinin adının grçek olduğunu biliyor muydunuz? gerçekten...-) conviction, philip seymour hoffman'ın hem yönetip hem de oynadığı jack goes boating, julian schnabel'ın freida pinto ve willem defoe'lu miral'ı, will ferrel ve rebecca hall'lu everything must go , ve ne yalan söyliyim emma stone'un başrolü oynadığı easy a de, ilgiyi hak edenler arasında kanımca.
geri kalanı da burada, buyrunuz:
conviction
stone
easy a
l'illusionniste


the king’s speech: colin firth'ün rol aldığı film king george (6.) un hayat hikayesini konu alıyor. muş.

black swan: bu zaten irdelenmiş olduğumuz bir konu, heyecanımızi gizlemiyoruz...

hereafter: matt damon ve bryce dallas howard'ı bir araya getiren yönetmen clint eastwood. bryce dallas beni hala biraz irite etmekte ama clint'e güveniyorum. bir bildiği vardır.

rabbit hole: belki de nicole kidman'ın oscar sıkıntısını üstünden attığını tüm dünyaya kanıtlayabileceği film bu olur? filmin yönetmeni shortbus ve hedwig and the angry inch'ten hatırlayacağınız john cameron mitchell. film bir tiyatro oyunundan uyarlama ve nicole kidman dışında bir de aaron eckhart, sandra oh ve dianne wiest'i varlar.

blue valentine: debüsünü sundance'te yapan filmde, michelle williams ve ryan gosling birlikte yer alıyorlar, aralarındaki sıcaklık hala devam ediyor mu bilmiyorum, filmi izleyelim ve kimyalarını çözmeye bir adım daha yaklaşalım...

another year: mike leigh'yi severiz. jim broadbent'i de öyle.

127 hours: ne oscar'ı demeden geçemeyeceğim, james franco'nun yıldızıyla bu şekilde oynanmasından, asla, yana değilim. herkesi bu kadar ciddiye almayalım lütfen, insanlara zaman tanıyalım, bu çocuğun kendini gerçekten kanıtlayabileceği onlarca film olacak daha, daha değil ama. (izlemeden de nasıl da fikir sahibiyim her konu hakkında...)

the town: the departed'la karşılaştırılıyormuş, burada martin scorsese'yi mi yoksa filmin başarısızlığını mi hesaba katmalıyız bilemedim. bir şans tanıyacağım, ama o kadar.

biutiful: film çok karanlıkmış, ama bu onu izlemek için sabırsızlanmaktan alıkoyamayacak beni... javier ise belki de ödüle her zamankinden daha yakın...

filmleri bizzat izlemek için sabırsızlanıyor, öyle ya da böyle fazla gecikmeden karşımıza çıkmalarını diliyorum...