iştahımı kabartanlar


my week with marilyn
michelle williams'ın marilyn rolünü oynadığı filmde emma watson, kenneth branagh, julia ormond, dougray scott gibi aktörler de yer alıyorlarmış. iştahım kabarıyor çünkü michelle williams'ı başarılı buluyorum, şu ana kadar çok sevdiğim hiç bir filmini izlemedim, derken brokeback mountain'ı hatırladım ama o da bir heath ledger filmiydi sonuçta. neyse burada önemli olan michelle williams ve marilyn birlikteliği. ortaya çıkan ilk fotoğraf sonucun fena olmadığını gösteriyor. bu arada bence en marilyn poppy montgomery'dir, without a trace'in sarışını. buyrun burdan da bakın.



never let me go
evet bunu da heyecanla bekliyorum ve aslında kavuşmamıza az kaldı (diye umuyorum). carey mulligan, keira knightley, andrew garfield ah ve bir de charlotte rampling'i bir arada görmek için sabırsızlanıyorum. londra film festivalinin en beğenilen filmleri arasında kendisi. açılışı da o yapmıştı. buralara ne zaman düşer bilinmez ama marliyn'den önce geleceğine şüphe yok. filmin yazarı kazuo ishiguro'nun önceki işleri zaten niyetini açıkça belirtiyor. derinden dokundurmalar, sakin sekanslar, kendi halinde ve fakat şık insanlar. (the white countess'ı da hemen izleyiveriyim bari, izlememişim onu ben.)


hereafter
clint easwood'un matt damon ve bryce dallas howard'lı son filmi için de bayağı heyecanlıyım. birincisi clint eastwood hiç hayal kırıklığına uğratmadı beni bugüne dek, ikincisi matt damon çok başarılı bir aktör, üçüncüsü ama aslında eksi bir bu, bryce dallas howard'ı pek ürkünç buluyorum, bu filmde ne aradığını ve saçlarını da anlamadım, ama bir şans daha tanıyacağım elim mecbur. ha bir de matt damon'ın canlandırdığı karakter bir medyum. bu daha bayağı hoş bir veri.


morning glory
oh! bu benim nasıl da gözümden kaçmış! rachel mc adams'a şahane bir cast eşlik ediyor bu 'sonu başından belli ama yine de tabii ki ve her zaman izleyeceğim' türü filmde. harrison ford, diane keaton, daha da önemlisi jeff goldblum! ve yakışıklı rolünde de patrick wilson. filmin yönetmeni notting hill'in roger michell'ı, senaryosuna ise devil wears prada için müteşekkir olduğumuz aline brosh mckenna imza atmışlar. buyrun bu da fragmanı. youtube açamayanlardansanız da imdb linkinde bulacaksınız filmin isminin üzerine usulca tıkladığınız takdirde.


somewhere

bu arada ben birkaç hafta öncesine dek somewhere'i de heyecanla bekliyordum. ancak sonra bir fırsat çıktı karşıma ve seansın gece 00.00'da olmasına aldırmadım gittim, izledim. kahvem ve patlamış mısırım bitene dek herşey güzeldi (atlas sinemasını patlamış mısırının lezzetine ve tazeliğine hayran kaldım bu arada, profilo/odeon günlerini hatırladım nerdeyse). ama sonra gözlerimi açık tutmakta zorlandım. film sıkıcı olduğundan değil. uykum geldiğinden. ha bir yandan filmde de pek iş yok açıkçası. sadece keşke birileri en iyi casting ödülü verse dedim bakıp da. stephen dorff yüzünden tabii. nerden aklında geldi kadın senin stephen dorff. şu chateau marmont'u da sonunda gördüğüme sevindim. nedir diye çok merak ediyordum. ediyordum merak evet. apart otelmiş bildiğin. sadece bir sürü ünlü ve çıplak insan oluyormuş içinde.

bu kadar değil tabii. dahası var. ama sonra. şimdilik bunlar. yormayalım, yorulmayalım diye.