itiraf ve bir film

ben bu hafta, şu gün oldu, daha birşeycik izlemedim.
sanat partileri (dalga geçmek suretiyle dilime giren bu sanat partisi kavramı bir alışkanlığa dönüşecek diye korkuyor ancak yine de kendimi alamıyorum kullanmaktan) ve alkol bitirdi beni.
boardwalk empire'ın bile yedi ya da sekiz dakikasını çıkarabildim, sonra neler oldu hiç hatırlamıyorum.

bu akşamdan da hayır yok.
yarın gündüz ve pazar günü, çok iyi bir performans sergilemeyi ümit ediyorum.

bu bağlamda sizlere beni çok etkileyen bir film olan i am love'dan bahsedeyim madem. (pazartesi izledim galiba ben bunu, demek o kadar da kötü başlamamışım haftaya)


i am love'da egzantrik ve çekici madde, tilda swinton rol alıyor.

bu film onun filmi.

baştan sona, gözlerinizi kendisinden alamamakla geçiyor.


filmin yönetmeni, palermo'lu luca guadagnino.

bir rusu canlandırdığı bu filmde tilda swinton, hep italyanca konuşuyor. doğal olarak ve rolü icabı tutuk bir şekilde konuştuğu bu dil, birçoklarının aksine onun üstünde asla sakil durmuyor. (bkz. özgü namal, orospu çocukları, tüylerim diken diken oluyor...)


tekstilden gelen köklü bir ailenin zengin bir hayatın belgelendiği film çok şık. tilda swinton'ın silüetinin de bunda çok büyük etkisi var tabii.

durup düşündükçe düşündürtüyor kendisini izlediğim günden beri.

emma'nın üç çocuğundan sadece birinin annesinin anadili olan rusçaya ilgi duymasından (bu noktada sanki bir bridges of madison county'lik sezinlememek elimde değil, yabancı bir ülkeden gelip, ülkesine bir daha hiç dönmeden, daha önce hiç konuşmadığı bir dilde çocuk yetiştiren ve bunu gayet iyi başaran kadının hikayesi), yine emma'nın hizmetçisiyle olan ilişkisine, kocasıyla olan ilişkisizliğine ve evliliklerinin picture perfect'liğine, kayınvalidesinin yaşını belli etmemeye çok kararlı estetikli ve bakılamaz durumdaki yüzü de dahil tüm detaylar çok iştah açıcı.

konusuyla ilgili yorumda bulunmaktan özellikle kaçınıyorum. eksiği gediği yok, keyifle izleniyor, sakin bir enerjiye sahip ve sonuna kadar da bunu korumayı beceriyor.

i am love'ı bir an önce izlemenizi salık veriyor, iyi haftasonları diliyorum.



bu
durumdan çok hoşlandım. ailenin yaşadığı kocaman ama zarif evin mimarisi gibi, bu tipografi de pek art deco.


böyle alabildiğine giden bir ev işte. ben orada yaşayabilirim gibi geliyor. milanodalar bu arada.