dün, iki film birden izledim: 1. gişe memuru


serkan ercan'nın canlandırdığı karakterin adı kenan.


gişe memuru'nu izlemek için çok beklemem gerekti.

duygusallığı bir kenara bırakıp sadece filme odaklanmak için, ya da en azından hislerimi dengeleyebilmek için elimden geleni yapacağım, merak etmeyin.



dün 19:00'da atlas sineması'nda gerçekleşen buluşmaya filmin tüm kadrosu katılmıştı.

filmden sonraki soru cevap bölümüne, gecenin ikinci filmi olan poupoupidu'ya yetişmem gerektiğinden kalamadım.

kenan rolündeki serkan ercan'ın film boyunca yüzünde beliren tüm ifadelerin, bu filmin anlatmak istediklerini dile getirmekte büyük rol oynadığını düşünüyorum.


filmin oyuncularından biri de nur aysan'ın canlandırdığı karakter hayalle gerçek arası bir yerde duruyor.

cem adıyaman'ın imzasını taşıyan müzikler ise filmin kendine mesken tuttuğu sıcak günlere serin ve derin bir haz kattılar bana sorarsanız.


ekip.


filmin bir 'ilk' uzun metrajlı film olduğunu bize sürekli hatırlatan öğeler mevcuttu, ancak başta serkan ercan olmak üzere oyuncu performansları, mekan seçimleri, kostümler (serkan ercan'ın soluk çizgili gömleklerinin vücuduna oturuşunun, sıradan bir memur ile yaz tatillerinde bodrum'a ailesiyle gidebilen çocukluğu arasında anlamlı bir köprü kurduğunu düşünüyorum) ve dolayısıyla yönetmenin konsantrasyonuyla (tolga karaçelik, çok kısa bir süresinde bulunabildiğim anlatımında, çekimler sırasında fazla düşünmekten dişini kırdığından bahsetti, hem de kırılan dişi konuşmak için ağzını açıp da dışarı saçılana dek kırıldığından haberi bile olmamış.) bu film bence salonda zaman zaman aldığı kahkahaları ve alkışı hak ediyor izleyicisinden ziyadesiyle.

sayın karaçelik'in devam işlerini bekliyor, enerjisinin ve sinemaya bağımlılığının daim olmasını diliyorum!


salondan:

daha sonra poupoupidu'nun da moderatörlüğünü üstlenen esranın, hayran olunası bir iş disiplinine sahip olduğunu düşünüyorum.


salon full'dü. fotoğrafım bunu pek yansıtamasa da...