cannes'da neler olduğuna bakıyoruz da peki tophane'yle neden hiç ilgilenmiyoruz derseniz sayın seyirciler, herşeyin bir sırası var derim ben de size.
geçen haftadan başlayarak sırasıyla şu filmler izlendi salonumuzda:
the next three days
no strings attached
rio
oldukça hafif bir liste değil mi sizce de? bünyemiz ancak bu kadarını kaldırabilecekti, ne yapalım...
sırada ne mi vardı? i love you philip morris.
bu jim carrey filmini aldığı övgüleri duymazdan gelmeye çalışa çalışa öyle uzun zamandır bekliyorum ki izlemeyi, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. sonuçta isveççe altyazılara katlamak zorunda kalarak da olsa izleyecek ve fikrimizi beyan edeceğiz.
russel crowe'un başrolünde oynadığı the next three days/kaçış planı, atilla'nın da dediği gibi, yönetmenin koyduğu tüm engellere rağmen karısını hapisten kaçırmaya niyetli bir adamın, çıkıştan çok inişli hikayesini anlatıyor. oyunculuklar iyi ama senaryo zaman zaman kendini şaşırıyor. yani amerikan polisini the wire sayesinde çok yakından tanıdığını düşünen bizleri pek kandıramadılar doğrusu.
natalie portman'ı bu senenin en çok üreten oyuncusu seçmiştik hatırlarsanız. açıkçası keşke bolluk yerine kalite kazansaydı ve kendisi kara kuğuda dursa, bir nefes alsaydı. no strings attached/bağlanmak yok, çok iyi bildiğimiz bir konuya işaret ediyor adından da anlayacağınız üzere. başrolü sayın portman'la paylaşan ashton kutcher'ın oyunculuğu bu filmde gözümüze çok batmıyor ve yan kadro (the office'ten mindy kaling, lake bell, ve en önemlisi de greenberg'ten greta gerwig) pek bir zengin. açıkçası yirminci dakikada sıkılacağımdan emin olarak başına oturduğum bu filmden birkaç kısık sesli kahkaha ve yarım bir sırıtmayla ayrıldığımı itiraf etmem gerekir. tabii bu onu iyi bir film yapmaz, ama dediğim gibi, bünyeniz daha fazlasını kaldıramayacak gibi olduğunda...
ve rio. tek kelimeyle şahane. ice age'in yapımcılarıdan, enine boyuna toparlanmış bir senaryosu ve muhteşem ifadeleriyle cillop gibi bir animasyon var karşımızda. kesinlikle tavsiye ediyorum.
geçen haftadan başlayarak sırasıyla şu filmler izlendi salonumuzda:
the next three days
no strings attached
rio
oldukça hafif bir liste değil mi sizce de? bünyemiz ancak bu kadarını kaldırabilecekti, ne yapalım...
sırada ne mi vardı? i love you philip morris.
bu jim carrey filmini aldığı övgüleri duymazdan gelmeye çalışa çalışa öyle uzun zamandır bekliyorum ki izlemeyi, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. sonuçta isveççe altyazılara katlamak zorunda kalarak da olsa izleyecek ve fikrimizi beyan edeceğiz.
russel crowe'un başrolünde oynadığı the next three days/kaçış planı, atilla'nın da dediği gibi, yönetmenin koyduğu tüm engellere rağmen karısını hapisten kaçırmaya niyetli bir adamın, çıkıştan çok inişli hikayesini anlatıyor. oyunculuklar iyi ama senaryo zaman zaman kendini şaşırıyor. yani amerikan polisini the wire sayesinde çok yakından tanıdığını düşünen bizleri pek kandıramadılar doğrusu.
natalie portman'ı bu senenin en çok üreten oyuncusu seçmiştik hatırlarsanız. açıkçası keşke bolluk yerine kalite kazansaydı ve kendisi kara kuğuda dursa, bir nefes alsaydı. no strings attached/bağlanmak yok, çok iyi bildiğimiz bir konuya işaret ediyor adından da anlayacağınız üzere. başrolü sayın portman'la paylaşan ashton kutcher'ın oyunculuğu bu filmde gözümüze çok batmıyor ve yan kadro (the office'ten mindy kaling, lake bell, ve en önemlisi de greenberg'ten greta gerwig) pek bir zengin. açıkçası yirminci dakikada sıkılacağımdan emin olarak başına oturduğum bu filmden birkaç kısık sesli kahkaha ve yarım bir sırıtmayla ayrıldığımı itiraf etmem gerekir. tabii bu onu iyi bir film yapmaz, ama dediğim gibi, bünyeniz daha fazlasını kaldıramayacak gibi olduğunda...
ve rio. tek kelimeyle şahane. ice age'in yapımcılarıdan, enine boyuna toparlanmış bir senaryosu ve muhteşem ifadeleriyle cillop gibi bir animasyon var karşımızda. kesinlikle tavsiye ediyorum.