dün akşam 14. randevu istanbul film festivali kapsamında my week with with marilyn'i izledim.
onca beklediğime ne yazık ki değmeyen bu filmde bir ara gözlerimin kapanır gibi olduğunu dahi itiraf etmem gerekir.
michelle williams'ın oyunculuğuna pek bir diyeceğim olmasa da önünde şapka çıkartacak da değilim.
tabii ki göz alıcı bir performans, yani altın küre adaylığına karşı çıkmıyorum... ancak film birbirinden öylesine kopuk, öylesine yavan sahnelere ev sahipliği ediyor ki nerede duracağınızı bilemiyorsunuz.
bazı anlarda marilyn'le iletişim kurabiliyor ve ona acıyorsunuz, zekasına hayran kalır gibi oluyorsunuz, ama sonra yine kopuyor bağlar ve kendinizi seyirci koltuğunda buluyorsunuz.
lawrence 'larry' olivier rolünde kenneth branagh, karısı vivien rolünde julia ormond ve sybil rolünde judi dench birbirinin önüne geçmeyecek iyi ve elle tutulur performanslar sergilyorlar.
emma watson harry potterlar'dan sonraki ilk denemesinde saçlarının kurbanı.
başroldeki colin clark yani eddie redmayne aynı sahip olduğu yüz hatları ve çilleri gibi tatlı olmaktan öteye gitmiyor ne yazık ki.
üzgünüm.
pozitif yan: filmin gardırobu pek şahane. marilyn özellikle, kusursuz...