we need to talk about hugo


hugo cabret: ingilz aksanında paris manzaraları gizli film.


geçen hafta hugo'yu izledik.
sonunda!
bazen yavaşlayan temposuna rağmen sinemaya olan romantik tavrıyla beni kendisine hayran bırakmayı bildi.
o nasıl bir set öyle? dante ferretti sen ne yaptın? mükemmel bu demek işte bence.




chloe moretz bilmişliğin eşiğindeki küçük kız olarak fea sayılmaz, hugo'yu canlandıran asa butterfield, ismini sonraları sık sık duyup duymayacağımızdan emin olamadığım garip mavi gözlere sahip 15 yaşında bir genç oğlan. evet 15 yaşında. daha küçük duruyor bence. sizce? sacha baron cohen de var oyuncular arasında ve hiç fena sayılmaz, başroldense böyle karakter rollerinde görmeyi tercih ediyorum kendisini kesinlikle. ben kingsley hakkında ne hissedeceğime bir türlü karar veremediğim bir aktör. burada başarılı bir oyunculuğu sorgulamanın ise anlamı yok. jude law'un güzel yüzünü görmek hormonlarım açısından her zaman keyifli oluyor, yani objektivitemi yitirdiğim anlar onlar ne yazık ki. bir de law'un acayip güzel bir ses tonu var bana sorarsanız, ingiliz aksanının hakkını en çok verenlerden. emily mortimer güzel kadından teyzeye dönüşmeye başladı, biraz üzülüyorum itiraf etmeliyim ki.

hugo'yu izleyin.


martin scorsese filmde işte ayne böyle bir görünüp bir kayboluyor hitchcock misali.

okuyucuya not: filmin konusuyla ilgili hiç bir şey söylememeyi özellikle tecih ettim. kendim şaşırdım, siz de şaşırın isterim. şaşırmak güzel.

unutmadan ekleyeyim: