o bakış. iritasyon bakışı.
çoook uzun zamandır büyyyyüüüüük bir heyecanla (dizginlenmiş bir heyecan, merak etmeyin) beklediğim young adult'ı sonunda izledim.
bu da aşağılayıcı ve numaracı mavis bakışı.
beklediğime değdi mi değmedi mi onu boşverin de, theron'un kalıplaşmanın ucundan dönen oyunculuğunu beğendim. yani bu anlamda hayal kırıklığına uğramadım. kendi kendini taklit etmeye yaklaşsa da ve bazı tekrarların sinyalleri gelse de dediğim gibi köşeden döndü hep charlize.
film boyunca sık sık my best friend's wedding/en iyi arkadaşım evleniyor'u hatırladım. buradaki fark en iyi arkadaş'ın eski sevgili ve çoktan evlenip çocuğu olduğu.
biraz yokuş aşağı bir film anlayacağınız, 100 dakika boyunca kendinizi charlize theron'un canlandırdığı mavis gary karakteri adına yüzünüz kızarırken buluyorsunuz. 'hayır, bunu da mı yapacaktın mavis aman dur eyvah' gibi.
dünyanın en şahane filmi olmamakla birlikte bir sürü başka filmden daha güzel olması ama başkalarından da daha kötü olmasıyla öpüp de başınıza koymanızı önerdiğim bir proje.
haydi bakalım buyrun burdan yakın.
kusuruma da bakmayın.
ofis kafası diye buna diyorlar.
patrick wilson'ın karakteri oldukça inandırıcıydı. o da biraz little children zamanının etkisindeydi sanki. sadece söylüyorum, üstüme gelmeyin.
patrick wilson'ın karısını canlandıran, önce grey's anatomy'deki yüzü deforme olan alex'in hastası olarak tanıdığımız şimdilerin twilight'çısı elizabeth reaser da fena syılmaz. bu rolü kapmasına onun adına sevindim doğrusu.
köpeğe de hep acıdım. adı dolce. çok da sevdim. bir gün şu köpekleri sevebileceğimi hiç düşünmezdim. yaşlanıyorum herhalde.