deniz yollarda

bugün yolda üç film izledim.
yolum uzundu evet.
hayatımda ilk kez, sonunda, new york'tayım. uçak yolculuğum yanımda oturması gerekip de arkadaşının yanına gitmeyi tercih eden 'renkli' komşum sayesinde yanlız ve çok güzel geçti. garip rüyalar eşliğinde kısa da olsa çeşitli uyku deneyimleri de yaşamadım değil.


daha çok az sonra konser vereceklermiş gibi duruyorlar bana soracak olursanız.

kahvaltı filmim five/beş idi. beş kadının yönettiği film meme kanseri bilinçlendirme kampanyası adı altında seyircinin gözyaşı torbalarını hedefliyordu. yavan bir filmdi, günün diğer iki filmi gibi five'ı da uyuya uyana bitirmeyi başardım.
en azından gidiş yönünde daha önce izlemediğim birşeyleri izlemek inadına girdiğimden böyle bir tercih yaptım. filmin kadın yönetmenlerini de ayrıca şöyle sıralamak isterim: jennifer aniston, alicia keys, demi moore, penelope spheeris ve patti jenkins.


kendini allah sanma durumu.

ikinci filmim chronicle umut vadediyor diyebilirim. cloverfield ve monsters tadında bu fil yeraltında keşfettikleri ışıklar saçan garip şeye yaklaştıktan sonra üstün güçler edinen üç arkadaşın başlarına gelenleri konu alıyor. lise çağındaki gençlerden en sessiz olanı en çok gürültü çıkarana dönüşüyor ve işler karışıyor. bu bildik gelişmeler oldukça yalın ve inandırıcı bir görsel dille anlatılmış. tavsiye ediyorum diyemeyeceğim çünkü izlemeseniz de olabilir bence ama zap yaparken karşınıza çıkarsa da sırtınızı dönmeyin derim.


babamın makinesini çaldığım için hiç pişman değilim. mini ekranımın objektife bir yansıması.

üçüncü filmim ise water for elephants idi (fillere su veren çocuk olarak türkçeleştirebiliriz). yıllardır (! yıllar oldu gerçekten de) izlesem mi izlemesem mi reese witherspoon'a tahammül edebilir miyim diye düşünürken o gün geldi çattı. inanır mısınız, bir çoğunuz belki zaten izlemiştir, witherspoon bu filmde hiç de fena görünmüyor. bir kere aşırı zayıf. yakışmış da zayıflık. saçlarının platinliği de aynı şekilde. yalnız tek sorun pattinson'la aralarındaki yaş farkının film boyunca hiç vurgulanmıyor oluşu. yoks aben uyuya mı kaldım o esnada? ha bir de her eve bir fil lazım. evet fil. geçtiği dönem ve konusu itibariyle çok sevdiğim 'carnivale' dizisini de çokça anımsatan görüntülere sahip olan water for elephants bir anlığına da olsa kandırmayı başarıyor insanı.

önümüzdeki günlerde pek birşey izleyebileceğimi sanmıyorum-mad men'in finaliyle ilgili bazı planlarım var yalnızca- ama yine de bahaneler yaratır görüşürüz sizinle sevgili izleyiciler. new york'a dair önerileriniz olursa da heyecanla beklediğimi söylememe gerek yok herhalde.
sevgilerimle.
d.