jeff, who lives at home*



*kazık kadar adam olup hala annesinin evinde yaşayan jeff.

filmin başlığını bu şekilde türkçeleştirmek de pekala mümkün.
ocak sonunda paylaşmış olduğunu gördüm filmin fragmanını ve fragmana dair naçizhane düşüncelerimi, sorsanız geçen hafta paylaşmıştım derdim, zaman nasıl da akıp gidiyor farkında mısınız sevgili izleyiciler? yok, eminim ancak şimdi düşünmüşsünüzdür bu konu hakkında ben bahsedince...

dönüş yolumun ikinci filmi (ilk film be kind rewind'ın bir kısmını uykuya feda ettim ne yazık ki, üçüncü filmim ise yıllar sonra yeniden izlemeye karar verdiğim forever young'da elijah wood'un oynadığını unutmuşum, ne tatlı!) 'jeff, who lives at home' idi gidiş uçağında listede olmayan bu başlığı görünce ne kadar sevindiğimi kelimelere dökmek zor! (ki, bestsellerlardan elimden geldiğince uzak durmaya çalışan ben, havaalanından kendime '50 shades of grey/gri'nin/Grey'in 50 tonu' isimli kitabı almış ve harlequin tarzı bu pornografik romana kendimi aşırı derecede kaptırmış bulunuyordum) bu koca parantezden çıkarılacak anlam şu: acaba önümdeki ekrana hiç dokunmasam da uçak istanbul'a inene kadar şu kitabı bir güzel bitirsem mi diye düşünmek. kitaba ilgi duymamın tek sebebi de filminin belki de angelina jolie tarafından çekileceğini duymuş olmamdı. kendine yönetmen olarak bir yer edinmeye karar veren jolie'nin egosunu ayakta alkışlamak gerekir, ilk yönetmenlik denemesi olan in the land of blood and bilmem neyi de izlemedim tabii, belki de iyidir, fakat açıkçası konu çok iştah kapatıcıydı ve içimden bir ses jolie'yi ayakta alkışlamayacağımdan da emindi.
konu çok dağıldı. jason segel derken kendimizi soft porn bir romanın ve ardından da angelina jolie'nin egosunun içinde bulduk. amacımız asla bu değildi.


segel ve helms iki kardeşi canlandırıyorlar, greer helms'in karısı, sarandon ise ikilinin anneleri rolünde.

filme başlar başlamaz içimi bir sıkıntı sardı eyvah beğenmeyeceğim diye, sıradan geçen bir sürü günün ardından başladığımız noktaya döneceğimizin sinyallerini aldım sanki, fakat neyse ki yanılmışım.

gücünü tesadüflerden alan senaryo tatmin edici, jason segel her zaman ki jason segel olmasına rağmen çok ikna edici, ed helms o korkunç keçi sakalına rağmen/sayesinde küçük şehir akıllısını çok iyi canlandırıyor, bir türlü ısınamadığım judy greer'in rolü neyseki kısa, susan sarandon ise kubu çok düzgün iş takımının içinde çalıştığı ofise pek yakışmasa da jeff'in annesi olarak bir harika.

tatlı ve küçük filmlerden jeff. (bu küçük, tatlı, zarasız ve fakat aynı zamanda da dokunmasız filmlerden bir liste yapmak istiyorum önümüzdeki günlerde)

konu kısaca şöyle: jeff, hayattan bir takım işaretler çıkarmaya çalışadursun ve annesinin mutfak dolabını tamir etmek için malzeme almak üzere en pejmurde hali ve tüm isteksizliğiyle şehre inmek üzere evden çıkmasıyla beraber aradığı işaretleri arka arkaya bulur, biz tam saçmaladığına kanaat getirdiğimiz sırada ise kendimizi aslında çocuk haklı olabilir diye düşünürken buluruz.
fazla detaya girmemeyi tercih ediyorum biliyorsunuz sevgili izleyiciler, 'spoiler' sevmiyoruz.

jeff'i siz de evinizde izleyin, hem böylelikle birbirinizi daha iyi anlarsınız...