paolo sorrentino kalp david byrne

 























this must be the place'i güzel müzikleriyle hatırlamak istiyorum yahudi soykırımını filmin göbeğine oturtmasından çok. bu durumda da sorrentino'nun david byrne hayranlığını saygıyla selamlıyor, konuyu böylesine dağıttığı ve aklımızı karıştırdığı için kendisini sınıfı köşesine tek ayağının üstünde bir süre durup ne hata yaptığını düşünmeye davet ediyorum.

dublin'den new york'a oradan da teksas'a çıkılan yolculuk kesinlikle auschwitz'e varmamalıydı.karnıma yediğim hızlı ve ağır bir yumruk gibiydi cheyenne'in yahudi düşmanlarına ders verme çabası.

sonuç itibariyle sean penn ilhamını the cure'ün robert smith'inden alan- hatta filmin bir noktasında pek de alakasız bir şekilde kendini john smith olarak tanıta- cheyenne olarak yaratıcıydı. gerçi zaman zaman ilhamını i am sam'deki zeka özürlü karakterinden aldığını düşündürtse de özellikle de karısı rolündeki francis mcdormand'ın desteğiyle şahane bir portre çiziyorlardı.










şimdi siz talking heads'den this must be the place'i dinleyedurun, ben bir markete kadar gidip geliyorum. (hemen ardından psycho killer'a geçeceğinizi hepimiz biliyoruz)