cesur kızıllar (hayır, jessica chastain'den bahsetmiyorum)

dün, sonunda, brave'i izledim.
brave çilemi biliyorsunuz: türkiye'ye çok geç geldi bir yana bir de ülkemizin tüm sinemalarında dublajlı gösterildi. ben türkçe izlemeyi reddettim, ne de olsa craig ferguson'ın sesini duymasam olmazdı ve iskoç aksanını çok seviyordum, vizyona girdikten iki hafta kadar sonra beyazperde city's'in filmi orjinal dilinde oynattığını iddia etti, herkesi organize ettim ve ancak gişede bunun bir halusinasyondan ibaret olduğunu görüp dehşete kapıldım vs vs...
sonunda filmin dvd'si çıktı, tüm sanal haklarımı kullanarak oturdum(k) başına.
görselliğe daha fragmandan hayrandım, durum değişmedi içimin yağları bir kez daha eridi. o ne saç telleri (azıcık 3d animasyon tecrübem var, saçların ne büyük bir çıkmaz olduğunu bilirim) o ne hareketler o ne biçim ifadeler, abartmışsınız kendinizi aşmışsınız küçük pixar lambacıkları dedim.
ancak ne yazık ki hikayeye gelince işler biraz yavaşladı. film adeta ikiye bölünmüştü.
ayı faktörü biraz moralimi bozdu anlayacağınız.
en nihayetinde bir devam cesur'u bekler buldum kendimi. yani ümidimi yitirmedim, merida ve küçük kardeşleri hakları yenecek cinsten karakterler değil ve onlarla tekrar karşılaşmak için sabırsızlanıyorum.
















bir türlü olgunlaşmamayı seçen ergenlere not: filmde altı bir hayli çizilen ama daha izlememiş olanlara ipucu vermemek için çok da bahsetmek istemediğim anne-kız ilişkisi içimi ısıttı. erkek çocukları durumu bu kadar iyi anlayamazlar. (yine de filmin baş köşesine oturtulmasını saçma buluyorum o ayrı, söyledim işte tutamadım kendimi!)