transilvanya vs. revenge

uyuyan devi uyandırmayacaksın,
günaydın.

dracula'yı izledim.
bir bölümünü daha izlemeden önce benim için çok önemli bir konuya değinmek istiyorum...
dizi kategorileri (drama dalında, ama komediye de pekala uyarlanabilir)
1. sizi ciddiye alanlar
the wire, six feet under, the walking dead...

2. sizinle birlikte kendileriyle de dalga geçebilenler
true blood, the good wife, grey's anatomy...

3. sizi kandırdıklarını ve kendilerini çok iyi sananlar
revenge, dracula, the vampire diaries, hannibal, (dexter) sayısız örnek...

sizi ciddiye alan diziler araştırmalarını çok iyi yapıp, sınırlarını belirledikten sonra karşınıza çıkan diziler. bir soru işareti varsa bu onlar istedikleri için var, sizinle birlikte cevaplamak istedikleri için, cevabını bilmediklerinden değil...

sizinle birlikte kendileriyle de dalga geçenler ekranda sayısı belki de en az olan grup. bu grup çok eğlenceli. ciddi. korkutucu. hüzünlü. inanılmaz bir enerjiye sahip her bölüm bir başka macera, konunun devamsızlığı olarak algılamayın yaşattığı hisler açısından diyorum. enerjik, dinamik. true blood'a bakın, her sezonu geçtim, neredeyse bölüm kendi küllerinden yeniden doğuyor.

sizi kandırdıklarını sananlar ise en kötü kategori. bu kategoriye dahil olan dizilerin sayısı çok fazla. o sırada popüler olan bir konudan, fikirden, olaydan, bazen de aktörden yola çıkıp hepsinin kökünü kurutuyorlar. daha da kötüsü televizyonla yeni tanışan seyircinin kanını kirletiyorlar, kaliteli bir şeyi fark edememelerini, özensizliği olağan algılamarına neden oluyorlar. en çok da bu yüzden lanetliyorum bu kategoriyi.

her şey bir kenara her üç kategoride de tarafımdan es geçilen, ya da geçilemeyen ve bir türlü sıra gelemeyen diziler mevcut. breaking bad bunlardan biri örneğin. dexter'ı kategorize edemiyorum ya da, çünkü tüm obsesifliğine rağmen şansın bu kadar yanında olduğu bir katil daha yok ne televizyon ne de sinema tarihinde. match point'teki jonathan rhys myers belki. ne absürd bir tesadüf, konuya drakula'yla girmişken...
katie mcgrath'ın (solda) makyaji için twilight'taki nikki reed'den esinlenmiş olsalar gerek.
sanki o çok başarılıymış gibi..
kız bebeklerin kız bebek olduklarının anlaşılması için çaresiz anneler tarafından kullanılan bu saç
akseusarının dizide kendine yer bulabilmiş olması müthiş

pastel tonların hakimiyetinde

artık kumaşlardan yapılmışlar, örnek teşkil eden bir davranış
(şaka şaka, zevksizlik bir ömür boyu)
drakula'nın kostümleri çok kötü, makyajı da keza. mumyamızın uyandırılış sahnesi sırasında kısa bir süre iyi şeyler ümit ettikten hemen sonra ana okulu duvarlarındaki resimlerden fırlamış renklerden yapılmış giysileri ve makyajları görünce kapatmayı istedim ama bekledim.
her şeyin gıcır gıcır görünmesinin yalnış olduğunu ve insan gözünün bunu hemen seçtiğini kimsecikler söylememiş mi drakula'cılara acaba?
kontumuzun doğayı bu kadar sevmesi, günümüzde yaşanan petrol krizlerine 1896 yılından atıp tutması da sadece komik, altı doldurulamamış bir çift cümle sadece.
dediğim gibi, ikinci bölümü de izleyeceğim, işler ne tarafa gidiyor göreceğim, nihayi kararımı da bundan sonra vereceğim.