berlinde dun, teknolojik mini facialarla dolu bir gun olarak kisisel tarihime adini altin harflerle yazdirdi
once mitte'de gittigimiz tapas barinin sigortalarini attirdim telefonumu sarj ederken, ki bu daha once kendi evimde de elektrik carpmasi olarak basima geldiginden nispeten daha az zararli lakin kesinlikle cok utandirici bir durumdu. (yasasin lastik tokyo) neyse ki herkes cok sakin davrandi, restoran sakinlerinden biri penseyle fisin geri kalanini prizden kendisi cikardi, restoran sahipleri duruma hic bozulmadilar, ki ben sahsen 'elektrikcinin parasini odetecekler herhalde' gibisinden karanlik senaryolar kurgulamaya baslamistim bile.
ardindan eve dondum ve nese icinde press roomdan aldigim, saatlerdir cantamda tasidigim ve gazsiz oldugundan emin oldugum suyumu cikardim. bu esnada tum temizlik ve bakim islemlerimi bitirmis, pijamalarimi giymis ve kucagimda bilgisayarim yatagimin icine kurulmus berlin gunluklerimi yazmaya hazirdim. kapagini actigim anda suyun naturaaale degil de basbaya frizzante oldugu ortaya cikti, sanki formula 1'i kazanmistim ve mayolu kizlar uzerime sampanya fiskirtiyorlardi. sonuc itibariyle su an touchpad'i calismayan bir bilgisayarim var, ama nedense olayin uzerinden 24 saat gectikten sonra yani bu gece eve dondugumde sorunun kendiliginden cozulmus olacagini umit ediyorum... kim bilir?
dun sabahtan aksama uc tane fransiz filmi izledim.
1
(no)
2
(no)
3
(why not?)
1. arrete ou je continue / if you don't i will / sen yapmazsan ben yaparim (?) - sophie fillieres
2. aimer, boire er chanter / life of riley- alain resnais
3. dans la cour / in the courtyard / avluda - pierre salvadori
sonuncusunda salonda bulunan ve yonetmenin erketesi oldugunu dusundugum, her espriye anirarak gulen (ama anirarak) izleyiciye ragmen gercekten komik bazi durumlar vardi, hani etrafinda insanlar cok fazla gulerlerse sogursun ya izlediklerinden, o bakimdan. sonra adam o kadar gulup eglenip filmin sonunu beklemeden de cikmasin mi? kesin erketeydi... catherine deneuve'un yaslandikca erkeklesen vucudu ve gustave kervern'in basrolde olduklari film avlulu bir apartmanin gorevlisi olarak ise baslayan ve sosyal iliskilerini surdurebilmek icin aldigi uyusturucunun haddini kaciran antoine ve mathilde'in iliskileri odakli bir komedi dramdi. intouchables benzeri bir hassasiyete sahipti, ozellikle de kervern sevilesi bir tip, kocaman bir adam, fransiz bir hagrid gibi dusunun...
once mitte'de gittigimiz tapas barinin sigortalarini attirdim telefonumu sarj ederken, ki bu daha once kendi evimde de elektrik carpmasi olarak basima geldiginden nispeten daha az zararli lakin kesinlikle cok utandirici bir durumdu. (yasasin lastik tokyo) neyse ki herkes cok sakin davrandi, restoran sakinlerinden biri penseyle fisin geri kalanini prizden kendisi cikardi, restoran sahipleri duruma hic bozulmadilar, ki ben sahsen 'elektrikcinin parasini odetecekler herhalde' gibisinden karanlik senaryolar kurgulamaya baslamistim bile.
ardindan eve dondum ve nese icinde press roomdan aldigim, saatlerdir cantamda tasidigim ve gazsiz oldugundan emin oldugum suyumu cikardim. bu esnada tum temizlik ve bakim islemlerimi bitirmis, pijamalarimi giymis ve kucagimda bilgisayarim yatagimin icine kurulmus berlin gunluklerimi yazmaya hazirdim. kapagini actigim anda suyun naturaaale degil de basbaya frizzante oldugu ortaya cikti, sanki formula 1'i kazanmistim ve mayolu kizlar uzerime sampanya fiskirtiyorlardi. sonuc itibariyle su an touchpad'i calismayan bir bilgisayarim var, ama nedense olayin uzerinden 24 saat gectikten sonra yani bu gece eve dondugumde sorunun kendiliginden cozulmus olacagini umit ediyorum... kim bilir?
dun sabahtan aksama uc tane fransiz filmi izledim.
1
(no)
2
(no)
3
(why not?)
1. arrete ou je continue / if you don't i will / sen yapmazsan ben yaparim (?) - sophie fillieres
2. aimer, boire er chanter / life of riley- alain resnais
3. dans la cour / in the courtyard / avluda - pierre salvadori
sonuncusunda salonda bulunan ve yonetmenin erketesi oldugunu dusundugum, her espriye anirarak gulen (ama anirarak) izleyiciye ragmen gercekten komik bazi durumlar vardi, hani etrafinda insanlar cok fazla gulerlerse sogursun ya izlediklerinden, o bakimdan. sonra adam o kadar gulup eglenip filmin sonunu beklemeden de cikmasin mi? kesin erketeydi... catherine deneuve'un yaslandikca erkeklesen vucudu ve gustave kervern'in basrolde olduklari film avlulu bir apartmanin gorevlisi olarak ise baslayan ve sosyal iliskilerini surdurebilmek icin aldigi uyusturucunun haddini kaciran antoine ve mathilde'in iliskileri odakli bir komedi dramdi. intouchables benzeri bir hassasiyete sahipti, ozellikle de kervern sevilesi bir tip, kocaman bir adam, fransiz bir hagrid gibi dusunun...