yeni dizi alarmı ve new york

sanırım new york'ta olmakla ilgili en çok da saat farkını sevdim; izlediklerimle aynı saat diliminde olmayı.

orada bulunduğum yaklaşık iki hafta içinde hiç dokunmamış olsam da televizyonu açsam görebileceğimi bildiğim oyuncu ve senaryoların varlığı, ve tabii biraz da iletişimin pahalılığından kaynaklı dokunulmazlık hissini sevdim bir de.
ha bir de metrolarda, sokaktaki billboard'larda tanıtımı yapılan diziler çok heyecanlandırdı.
bazısı zaten gün saydığım (mad men, game of thrones) bazısı da çekildiğinden bi haber olup hemen listeme eklediklerim (doll & em, growing up fisher, turn, review)...

bunu izleyeceğim.
bu konuda ne kadar heyecanlı olduğuma ise
henüz karar verebilmiş değilim.

uzun zamandır hiç bir seyahat bu kadar son anda olmamıştı benim için. birçok açıdan iyi oldu, çünkü zaten her işini son ana bırakan biriyim, vizemle ilgili daha az gün sıkılmış bulundum, havanın soğukluğunu/nasıl olacağını daha az dert ettim, tabii bununla beraber daha kısa süre boynca hayal kurup daha az verimli bir 13 gün geçirdim new york'ta/ tartışılır tabii bu son kısım, ne yapabilirdim de yapmadım, belki birkaç röportaj sıkışmaz mıydı araya? pek de güzel sıkışırdı. ama istanbul sularına geri girmişken bunları düşünmek anlamsız. geride gayet güzel bir 13 gün bıraktım kendimce, bu da yeter ve artar bile. (ekonomik olarak durum bunun tam tersi, artmayan ve hatta eksilen bir senaryo, ama babamın yalancısıyım: dünyaya bir kez geliyoruz. sonuçta 63 yaşında olan o ve benden daha çok şey biliyor pek çok konuda)

siz bu satırları okuduğunuzda
dizinin altı bölümünün altısı da yayınlandı

döner dönmez emily mortimer'i pek sevdiğimdem bu sonu başından belli altı bölümcük belgeselimsi mini dizi doll & em'i yarıladım. emily mortimer (em) ve gerçek hayattaki en yakın arkadaşı dolly wells (doll) kendilerini oynuyorlar dizide. mortimer'in kocası testosteron galibi futbolcu tipli yakışıklı alessandro nicola (evet beğeniyorum) yapımcı koltuğunda ve üçüncü bölüm itibariyle kamera önünde görünmüyor. zaten rol icabı, kelimenin tam anlamıyla bir film çekimi için ailesini new york'ta bırakıp los angeles'a gelmiş em.


hikaye şöyle; doll erkek arkadaşından ayrılır, morali çok bozuktur, em'i arar, em o sırada independent spirit awards'ın kırmızı halısındadır, yanında ise bradley cooper vardır ve bir röportaj vermektedirler, telefonu çalar arayan doll'dur, öyle önemli bir insandır ki tabii ki açar. hem bradley cooper da kimdir. doll em'in yanına taşınır ve en yakın arkadaşının asistanı olarak işe başlar. dıııııt. (hatta zoooort) ne dediniz? en yakın arkadaşının asistanı olmak mı? ondan emir ve karşılığında para almak mı? üzgünüm kızlar ama çok zor bir işe kalkışıyorsunuz. hele bir de işin içine kariyer, kabul görme, flörtözlük derecesini ayarlamak gibi başka başka kaygılar girdiğinde her şey daha da çok karışacaktır. neyse, daha sonuna gelmedim ama olacakların tümünü şu ana kadar öngördüm... (friends'in şöyle yapsaydık şöyle olurdu bölümlerinden birinde chandler joey'nin asistanı oluyordu hatırladınız mı? mesela aynen o)

bu da her gördüğümde sevinçlendiğim mad men posteri...
bugün itirabiryle tam 16 gün kaldı izlemeye