hapse girmiş olman fitness'ı bir kenara birakacağın anlamına gelmez eric, love. |
Ebeveynim festivale verdikleri iki günlük aradan sonra bugün sahalara geri döndüler.
Günün ilk filmi benim de onlara eşlik ettiğim Yüksek Risk / Starred Up idi.
19 yıllık hayatının neredeyse tümünü tutuklu olarak geçiren Eric'in, hapishanede artık yetişkinlerin arasına karışmasını gerçekçi ve dolayısıyla oldukça sert bir dille anlatıyordu.
Filmden çıktığımızda sanırım annem ağlıyordu.
Her ikisi de gördüklerinden çok etkilenmişlerdi.
Babam; 'mahkumu bile kazısan altından iyi insan çıkar' sözünü anımsattı.
Zaten mesele tamamen şans değil miydi, kimin çocuğu olarak doğacağımızı hiç bir zaman bilemezdik, koşullara uygun yaşamayı ögrenmek ise hayatta kalabilmenin ilk kuralı...
ben papusza'yı julia louis dreyfus'a benzettim, burada pek değil |
Sonra sıra benim de festivaldeki favorilerimden biri olan Taş Bebek / Papusza'ya geldi. Şahsen çok heyecanlıydım, film önermeyi hele de övmeyi sevmiyorum (o zaman burada ne işim var?) Elimden geldiğince tarafsız bir anlatım biçimini seçmeye çalışıyorum... O yuzden sinemadan çıktıkları zaman ne diyeceklerini merakla bekledim bizimkilerin, neyse telefon çaldı. Arayan babamdı, Atlas'ın tuvaletinden:
ŞT: Çok sevdim Deniz yaaa! Siyah beyaza bayıldım, filmin tamamını duvara asabilirsin, bu insanlar neler çektiler.
DT: Ama ne kadar mutlu değiller mi baba?
ŞT: Evet öyleler.
DT: Çözmüşler meseleyi!
ŞT: Hem de nasıl!
Annem ise biraz sıkılmış, ilk filmin tüm sertliğine rağmen dolu dolu olduğunu, ama bunda sıkıldığını, niye bitmiyor, hala niye bu kadar uzun bu film diye düşündüğünü anlatıyor.
Bazen öyle oluyor, ve ayrıca film uzundu evet.
bronislawa wasj yani papusza'nın ta kendisi |