eric bana sizce de michael buble'ye benzemiyor mu? az sonra: #hıkdemişburnundandüşmüşler'de! ondan önce edgar ramirez'i benzettim! |
gerçek olaylardan esinlenilmiş efendim |
2. sonra apar topar şehrin sıcağına çıkmam gerekti ama bu kadarını da beklemiyorum alçak istanbul! neyse konuyu dağıtmayayım, evden çıkma sebebim deliver us from evil/bizi kötüden koru filminin basın gösterimini izlemekti. nişantaşı'ndan feriye sinemasına yürüyerek ulaşabileceğimi sanarken ne kadar da saftım. neyse sonra otobüste nil'e rastladım da birlikte ter döktük. efendime söyliyim film bütün korku filmi klişelerini içeriyordu; neden onlara bu kadar ihtiyaç olduğu bilinmeyen polislerden daha duygusal olanının (takma adı radar) davasının içine bir anda masum ailesinin karışmasına, şeytan çıkarma ritüellerinen kafeslerinden nasıl kaçtığı bilinmeyen esrarengiz aslanlara (tamam bu sonuncusu öyle her gün rastlanan cinsten bir olay olmayabilir) en korkunç (!) sahnelerden birinde ortamı yumuşatmak için beliriveren ve komik küfürler eden bir zenciye, hikayenin en can alıcı noktasında bilardo oynamaya karar veren kahramanlara, ve bu kahramanların heteroseksüel olduklarını her fırsatta belirtmelerine rağmen aralarında neredeyse kıvılcıma dönüşecek elektriğe... her şey bir yana edgar ramirez denen adam ki burada rahip rolünde, aynı jon snow! latince dualari rahat telaffuz edebilsin diye onu oynatmışlar heralde, yoksa pekala bizim oğlan da oynayabilirmiş bu rolü. fotoğrafı yukarda siz karar verin.
chiwetel pek şık! |
3. öğle yemeğinde chiwetel ejiofor ve matthew goode'un başrollerinde oynadıkları #emmys2014 adayı dancing on the edge isimli diziyi izlemeye başladım. 1933' ün londrasına gittik diye sevindim ama bitiremedim, çünkü bbc'nin şu aşırı uzun dizilerinden, sherlockvari, ama ilgimi çekti, ejiofor bir jazz müzisyenini goode da müzik yazarını canlandırıyor, bakalım, pazartesiye kadar ilk bölümü inşallah bitiririm... bu arada dizide john goodman da oynuyor...