nicole kidman yıllardır en ifadeli yüzüyle karşımızda grace of monaco'da |
bugün güne kraliyet ailesiyle başladım: grace of monaco.
diana kadar olmasa da biraz hayal kırıklığıydı bu da. ama işte tim roth vardı. senaryo tarafında ne kadar ezilse de o bir şekilde parlamayı başarmıştı. monaco kartpostalı gibi olan film 19 eylül'de vizyona girdiğinde kız arkadaşlar toplanıp biraz kıyafet görelim, lüks görelim, şaşa görelim diyenleriniz olacaktır buyursunlar. durdurmak ne haddime!
üşütüceksın kızım ayacıklarını, bak çocuğun olmaz sonra |
melanie hep kız kardeş, bkz. up in the air |
sonracığıma birkaç seferde happy christmas adlı filmi izledim. kahvaltı, öğlen yemeği, uykudan önce ve kişisel hijyen filan derken üç bilemediniz dört seferde bitirebildim. akıcı olmadığından filan değil, kısacık da bir şey zaten, işlerimi o şekilde ayarlayabilmiş olmaktan dolayı.
anna kendrick ve lena dunham ve melanie lynskey oynuyorlar başrollerde. lena dunham yok gibi bir şey aslında ama filmin ilk lanse edildiği dönemde lena'dan biraz yararlandı yapımcılar benim de aklımda öyle kalmış.
ufak tefek, kar kış bir bağımsız.
baltalara sap olamayan cinsten genç kızımız (kendrick) erkek arkadaşından ayrılıp abisinin yanına taşınır noel üzeri. yönetmen abi (filmin de yönetmeni aynı zamanda joe swanberg), yazar karısı (lynskey) ve aşırı tombul ve sevimli bebek olan oğullarıyla chicago'da yaşamaktadırlar. dunham en yakın arkadaş rolündedir, kendrick'i daha ilk gecesinden bir ev partisine götürür. kendrick'in işleri karıştıracağı ve sorumluluk sahibi olmayı reddeden karakteri daha bu ilk geceden meydana çıkar. işler önce iyice sarpa saracak sonra da düzeleceğinin sinyallerini verecektir. izlenilesi, tarafımdan iç rahatlığıyla önerilesi bir sundance filmi. gelin görümce ilişkisinin ön planda ele alındığını da hatırlatayım. ayrıca melanie lynskey yeni zelandalıymış, bilmiyordum.
kristen wiig'in yoga hocası rolünde olduğunu zamanında izlerken hiç anlamamışım, belki de o zaman ben henüz wiig'i tanımıyordum... |
uzun zaman sonra yeniden forgetting sarah marshall da bugünlerde izlediğim filmler arasındaydı. geçen haftalarda romantik filmler kuşağı sırasında gelen öneriler arasındaydı ordan icap etti yeniden izlemek (bkz. wedding crashers mesela, aynen onun gibi). vallahi severek izledim. nasıl da yeniden karşıma çıkmamış bugüne dek hiç bilemedim. işte bu sebepten televizyondan uzak olduğuma üzülüyorum bazen. film kanallarından çıkan sürprizler sevdiklerini hatırlamak bazı filmleri de yeniden keşfetmek için güzel fırsattır ne de olsa...