bu senenin en güzel ve komik sürprizlerine değinmek istedim öncelikle. sonra dramatiklere de bakacağız, ki o da bayağı iştah kabartıcı bir liste!
☞
silicon valley hbo'da karşımıza çıkan bir software komedisiydi. san francisco'lu nerd'lerin (inek oalrak da bilinirler) kapışmalarına tanık olduk. ben severek izledim. ne zamandır da bahsetmek istiyordum tavsiye bab'ında, kısmet bugünlereymiş. yani canınız güneşli, sevimli, hafif, ama aynı zamanda da akıllı ve kısa bir şeyler çekiyorsa kesinlikle doğru adrestesiniz.
bir başka komik ve güzel keşif about a boy oldu. evet, hugh grant'lı nicholas hoult'u 2002 yapımı nick hornby uyarlamasının tv uyarlaması (zincirleme isim tamlaması da aynı zamanda). toni colette'in koltuğunda minnie driver oturuyor grant'ınkinde ise bence bayağı yakışıklı birisi olan david walton. buradaki küçüğümüzün de sonu inşallah ağabeyi hoult gibi olsun diyorum, ama bilemeyiz tabii, hep dna'nın işi.
married bir başka tatlı aile komedisiydi. daha önce de bahsettim ama kısaca yine değineyim işte bunlar evli bir çift ve üç kız çocukları var ve tabii hayat zor ve aynı zamanda da komik. ayrıca jenny slate var (obvious child).
please like me geçenlerde nerede bilmiyorum karşıma çıkan bir liste sayesinde denemeye karar verdiğim bir avustralya dizisi. evet deniz aşırı. ve çok tatlı. ilk sezon sadece 6 bölüm. yani dişinizin kovuğuna bile girmez. dizi sevilmiş belli ki, ikici sezon 10 bölüm çekmişler. ciddi meseleleri hafif yerinden kavrıyor dizi. başrolündeki gencimiz josh thomas aynı zamanda dizinin yaratıcısı 20'sinde daha, ama kendini yaşlı bir bebek olarak tanımlıyor, fiziksel olarak gerçekten böyle görünüyor, haksız değil. ikinci sezon biraz ağır başlıyor, ama sonra keyifler yerine geliyor. jeneriği ayrı güzel, her bölüm aynı müzikle, fakat farklı konseptlerle açılıyor. şarkı bu ve ben tabii ki her seferinde dans ediyorum.
you're the worst ilişkilerinin ilerleyemeyceğini baştan kabul eden ve her şeye bunu göze alarak başlayan, yine de kendilerini bir şekilde klişelerin içinde bulan bir ikili. belki de başroldeki chris geere'in ingiliz aksanından, belki ev arkadaşı rolündeki desmin borges'in genizden gelen sesinden, belki de asıl kızın tombul en yakın arkadaşının demode röflelerinden, hiç amerikan yapımı gibi durmuyor bu dizi. bu durumun, karakterlerin onlardan iğrenmemizden korkmamalarından kaynaklanıyor olması da muhtemek tabii...
aslında eski ama tarafımdan ancak bu yıl keşfedilen iki dizi:
miranda aslında hiç yeni bir dizi değil, fakat ben yaratıcıs miranda hart ile graham norton show sayesinde tanıştım ve denemeye karar verdim. miranda 1.90 boyunda bir kadın ve kilosu da boyundan geri kalmıyor. dizide canlandırdığı karakter annesinin evlendirme çabalarından kaçmaya çalışan ve yan komşusu aşçı gary'ye aşık bir hediye/şaka dükkanı sahibesi. dükkanının üst katında yaşıyor.
archer yılın kesinlikle en iyi keşfi (teşekkürler selin)! beş sezonunun birden birikmiş olması ise bonus'un da ötesinde bir şey! elimizde sadece 6 bölüm kalmış olduğunu atilla'ya söylemeye çekiniyorum, neyse ki yeni sezon ocak'ta başlıyor, stoklamaya devam!
transparent'ı izlememek için çok direndim. ilk bölümünü herkesten önce izleyip sevmiş olmama rağmen hem de. ikinci bölüm kalbime işleyemedi bir türlü, belki de o esnada herkes transparent'dan bahsediyor diyedir. neyse, bugün başladım yeniden (23 aralık 2014), mutluyum, tavsiye ediyorum. bu arada bu dizi amazon prime'ın ilk dizisi, netflixten sonra yeni bir online media yani. hepsi arka arkaya izlenebilecekler cinsinden. new york filarmoni orkestrasının etrafında şekillenen hikayesi ve renkli kadrosuyla mozart in the jungle da yine aynı aileden ve bugün başlıyor. ona da ayrıca değineceğim.