kendinizi bir diziyi yeniden izlerken bulmanın en güzel yanı konuk oyuncuların (artık) tanıdık çıkmaları. mesela barney'nin geçici wingman'i will forte bu videodaki, evet the last man on earth, evet snl. (taran killam ve robin de bu dizide tanıştılar zaten, o da barney'nin iş arkadaşlarından birini oynuyor birkaç bölüm. şimdilerde evliler, iki çocukları var filan) bugün, yani 5 şubat 2017, 16:22 itibariyle, dördüncü sezonun 1. bölümünü izlemiş bulunuyoruz.
tekrar how i met your mother izlemeye başladık. başladım. tekrar başlayan benim yani. atilla'ya eşlik ediyorum. istemedim başta sordu, izliyim mi dedi, izle dedim, izle ama tek başına izle beni bulaştırma lütfen. nasıl da kararlıydım, biliyorum çünkü kendimi, kaptırıp gidivereceğim, hah, tam da korktuğum şey başıma geldi. dokuz sezon var diye önümüzde, hunharca izliyoruz, her öğün iki tane, uykudan önce bir tane daha. izleyemediğim zamanlarda huzursuz olup özlemeye başlıyorum çoktan vedalaşmış olduğum bu herifleri. neyse, oldu bi kere.
daha başka neler neler?
dün ve cuma biraz yalnız kalacak oldum, insecure'u keşfettim. denemek istiyordum bir süredir, başlamamla bitirmem bir oldu. sinir oluyorum böyle olunca, bu insanların emeğine de yazık. onlar bu kadar uğraşsın yazsın çizsin kanala kabul ettirsin, pazarlık etsin, çekimlerin kendisi aşırı bi iş zaten, sonra sen otur bi oturuşta izle bitir, iki kişiye öner, hop, bitti. hayat. neyse. sonuçta şunu anlıyor insan bu dizilerden (bkz. fleabag), arkadaşlık her şeydir, sevgililer ise bir yere kadar. insecure'de neredeyse herkes siyahi ve çok hip, dizi los angeles'ta geçiyor, başroldeki issa rae dizinin hem yaratıcısı, hem yazarı, hem yapımcısı. yani: go girl power!
bu da sekiz bölüm insecure'ü arka arkaya izledikten sonra ben:
çıplaklıktan rahatsız oluyorsanız, yazık size çok. olmayın derim. |
taboo'yu da izledik tabii, geri kalır mıyız hiç. ben önce bi geri durmak istedim, bakınız bu da sekiz bölüm. çünkü yavaş ilerliyor gibi bir şey okumuştum hakkında bir yerlerde, bir de işte tom hardy'yi ben de tabii çok beğeniyorum, her genç kız gibi, ama bazen abartılıyor bu duygular, herkes aynı anda aynı yere bakıyor, bana bir bıkkınlık geliyor, bkz. westworld, bkz. la la land, bkz stranger things. herkes nasıl da seviyor. allahım. neyse sonuçta hardy'nin babası chip'le birlikte yazdığı bu dizi gayet güzel gidiyor. yavaş falan da değil, ya o yazıyı yazan kişi uydurukçunun teki ya da ben kıçımla okumuşum, sonuçta izleyin, şu an beş bölümü piyasada. bi de bana biraz penny dreadful'u anımsattı, pis londra sokaklarındandır belki.
şimdiiiiiii, gelelim fasulyenin faydalarına... hiç alakası yok fasulyeyle filan, belki turşuyla biraz ilintisi olabilir (izleyenler anladı beni, çakın! #insidejoke suckaaaarzzz)
kadroya baksanıza. saçmalık. |
had çok öptüm ben byes