beauty and the beast'i kaç kez izlediğimi bilmiyorum bugüne kadar.
çok.
ilk kez ne zaman izledim acaba, hatırlamıyorum ama muhtemelen 16-17 yaşında filandım. yıl 1991 değildi tabii, yaşımı küçültmeye çalıştığımı düşünmeyin diye düşüyorum bu notu. :)
geçen hafta pazar günü de kucağıma koca bir kova mısır koyup 'live action' versiyonunu izlemeye gittim, aynı benim gibi büyümeyi reddeden iki arkadaşımla.
sonuçtan çok memnun kaldığımı paylaşmak istedim.
yüzümdeki kocaman gülümseme yanaklarımı ağrıtmaya doğru gitmekteydi iki saatin sonunda.
dan stevens'tan emin değildim film öncesi örneğin, hem aktör olarak hem de beast makyajından. makyaj da değil bu arada tabii, cgi.
ama neredeyse hiçbir şeyinden rahatsız olmadım filmin tamamını izleyince.
luke evans ve josh gad ikilisi ise tek kelimeyle mükemmel. özellikle de gaston rolündeki evans bu rol için yaratılmış gibi!
le fou, yani gad'in gaston aşkı vurgulaması tatlı, belki de bir devrim, evet.
bir an önce aşsak bu küçük devrimlerimizi, geride kalsa, herkesin eşit sayıldığı bir dünyada gül gibi geçinip gitsek, konuşmak, küçük zaferlerimizle övünmek ya da birbirimizin sırtını sıvazlamak zorunda kalmasak artık. miss universe seçilmeden hemen önce yapacağım konuşmayı dinlediniz. #dünyabarışı #sevgi
en sevdiğim klasik disney'leri sıralamaya çalıştım bir de sonra... ayşecan da yardımcı oldu sağ olsun... emin değilim sonuçtan tonlamamdan da anlayacağınız gibi, ama aşağı yukarı buralardayız.
- the little mermaid
- beauty and the beast
- cinderella / alice in wonderland
araya bir de anastasia katmak istiyorum sadece, disney değil o ama, en sevdiklerimden biri kesinlikle.
şunu da izlemeden geçmeyin! james corden ve ekibi yine döktürmüşler vallahi ne diyim bilemiyorum bravo'dan başka.