son zamanlarda


gypsy'yi izliyorum mesela, gözlerim kapalı. sonsuz güven duyduğumdan değil, o kadar sıkıcı ki gözlerim kapanıyor izlerken. dizinin soundtrack'inde yer alan cover'lar bile kötü. naomi watts bile kötü. senaryo zaten en kötü. hatta düşünüyorum da, acaba naomi watts'a gerekenden çok mu kredi vermişiz? onu izlediğim farklı rollerini düşünmeye çalışıyorum. aklıma sadece mullholland drive geliyor. haksızlık etme diyorum, sonra izlediğim sahnede dans ediyor oluyor mesela, gözlerimi kaçırrmak zorunda kalıyorum utançtan. herkesin işi daha ilk bölümden bitecekmiş de, neden hala orada olduklarını bilmezlermiş gibi bir halleri var. watts dışındaki oyunculardan bahsediyorum. zaten sam taylor johnson'ı da anlamıyorum, ne yaptı ki bu kadın elle tutulur? çocuğu yaşındaki aaron taylor'la evlendi, 50 shades of grey'i çekti... yani bence izlemeyin. ben neden hala izliyorum onu da bilmiyorum işte. bi bitiriyim de konuşuruz yine. ya da konuşmayız bi' daha, konu burada kapanır...



friends from college tatlı bir sürpriz oldu. isminin kötülüğüne bakmayın. yani dümdüz gireyim demiş herhalde netflix, çünkü evet, bir grup üniversite arkadaşının yeniden sık sık görüşmeye başlamalarını anlatıyor dizi. ama bu 'zaten bariz olanı biraz daha göze sokalım tutumu' bence ilkel. ha sen ne koyardın dizinin ismini derseniz valla hiç oturup da düşünemicem, bunun için eşek yüküyle para alıyorlar bir zahmet becersinler o kadarını da. neyse şimdi bunlar harvard'lı 40 yaş başı insanlar aşağı yukarı hepsi de. aralarında cobie smulders da var mesela, how i met your mother, ya da ne biliyim wonder years'dan fred savage da, ve espri tarzından pek haz etmediğim keegan-michael key de. key ve smulders karı-koca, ve mesele de en çok o ikisi etrafında dönüyor. favori karakterim? tabii ki nat faxon'ın canlandırdığı nick. yine şuursuz bir rolde. aileden zengin para yiyici eğlence profesörü. her neyse, bir çırpıda bitiveriyor, üzülüyor insan.


glow ise netflix'in son aylardaki en güzel sürpriziydi. alison brie'ye ısınmam zaman aldı, ne de olsa mad men'de pete'in karısı olarak tanıştığımızda şımarık bi sinir küpünün tekiydi. şimdilerde ise kendisine olan inancım öyle arttı ki community izlemeye başlamayı düşünüyorum. 80'lerde gerçekten de çekilmiş bir dizi-progamın arkasını anlatıyor glow yani gorgeous ladies of wrestling... çok iyi soundtrack, çok iyi casting, çok iyi oyunculuklar, çok iyi gardırop. bazen kaymayan ama yine de akıcı bir senaryo. izleyin yani.



bunlar dışında son zamanlarda bazı tekrarlara girdik işte... game of thrones baştan sona mesela. daha önce de dediğim gibi, çok iyi geldi. yeni sezonu su gibi içiyoruz şimdilerde. tabii arka arkaya böyle rahatlıkla izlerken leblebi yutar gibi, şimdi her bölüm arasına bir hafta koymak çok zor geliyor ama olsun, dayanacağız.

house of cards'a başladık bıraktığımız yerden, o yer de 4. sezonun başları oluyor. onda da bir ivme kazanmış durumdayız şimdi.

şimdi de kendi kendime top of the lake'in yeni sezonuna başladım, sadece yedi bölümü olduğunu bilmek can sıkıcı ama olsun. bir türlü karar verememişlerdi ne zaman yayınlayacaklarına, neyse ki başlamış. yeni sezonda brienne of tarth var, nicole kidman var... burada konuyla ilgili ayrıntılı bilgi vermiş idim...



atomic blonde'u izledim bir de basın gösteriminde bu hafta. bayağı iyi o da. yani türünün çok güzel bir örneği. ajan filmi. herkesin kafasını kıransa charlize theron. yakışıyor ona bu roller. kaldırıyor. bu filmde ise soundtrack aşırı iyi. hatta unutmadan spotify listeme ekleyivereyim hemen şimdi. baştan sona bir harika yani. james mcavoy zaten. şeytan tüyü var o hınzırın diyerek mfö'ye bir selam çakayım buradan.



bir film daha önereceğim, ama bu ev sineması için. bir hayli sinir bozucu olduğunu da ekleyeyim. biz evde hep bir gerilim filmi izleyelim merakındayız kocamla nedense; killing ground isimi bir avustralya filmi bu bahsettiğim. genç bir çift yılbaşını geçirmek üzere ormanın derinliklerindeki bir göl kenarına giderler ve orada terk edilmiş olduğunu sonradan anlayacakları bir çadır bulurlar. avustralya filmleri özellikle de geleceğin nicole kidman'larını keşfetmek açısından birebir.

neyse hadi ben şimdi back to the future'a geri döneyim. öpücük.