the deuce-part deux


ilk sezonunu izlediniz mi? 
hayır mesela izlemediyseniz o zaman elinizde koca bi sezon var demektir.
koca derken çok da abartmıyım, sekiz bölüm. artık zaten o eski 22, 26 bölümlük şovlardan pek bulunmuyo. neden? sendika çalışıyo. kalite mühimseniyor her şeyden önce. darısı başımıza bile demeye dilim varmıyor. ancak dijital platformlarımızda görmeye başladığımız bir şeydi şimdi rtük oraya da el koydu o yüzden nanaymo da hanım kızlar nanaymo.

the deuce 70'ler new york'unda farklı cephelerden insanları konu alan bir dizi. bu cephelerin neredeyse hepsi de şehrin karanlık yüzüne açılıyor. fahişeler, pezevenkler, pornocular, uyuşturucu satıcıları, polisler ve bir de gazeteci.
bu yapıya dizinin arkasındaki isimlerin bir diğer magnifique projesi the wire'dan alışkınız. ama izleyenler bilir, orada beş sezonun beşi de farklı taraftan ele alır konuyu. önce polisler, sonra bin türlü karanlık işlere bulaşmış liman işçileri, sonra gazeteciler, sonra politikacılar, sonra eğitim sistemi...
burada da, konuyu yönlendirmesi açısından başrol gibi algılanabilecek karakterlerin başında aslen bir sokak kadını olan maggie gyllenhaal (candy) geliyor. kendisi porno endüstrisiyle tanışıp oradaki eksiklikleri görmeye başlıyordu sezon sonunda bıraktığımızda. çekimlerdeki aksaklıklar, dağıtımdaki haksızlıklar vs. konunun asıl evrilmekte olduğu yer de bu: porno.

james franco'yu da oscar dönemi ortaya atılan taciz iddialarından sonra ilk kez ekranda göreceğiz bu arada. konu nereye bağlandı bilmiyorum son son. sevdiğim insanlar olunca bir gözümü kapatmak gibi çok aşağılık bir tavır sergilemekteyim. aziz ansari de bu sevdiğim insanlardan oluşan kısa listede. inanmak istemiyorum. louis ck çıkıp da, 'evet yaptım,' demeseydi ona da iftira attıklarına inanmak isteyebilirdim. gücünü kötüye kullanan herkes cehennemin dibine gitsin yoksa.

nereden buralara geldik?
the deuce'ün ikinci sezonu bizim saatimizle 10 eylül'de başlıyor, yukarda kullandığım afiş geçen seneden olmasına rağmen işe yaradı gördüğünüz gibi. bu arada bu ne dakikliktir yahu, bravo hbo. bir sene sonra aynı gün aynı saatte görüşmek üzere deseniz olurdu valla!