the çıtır çerezler (holiday movie edition)


dün holidate’i izledikten sonra, hele ülkemizin olağanın dışında olağan dışı haller yaşadığı bugünlerde, bu saçmalıklara ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha anladım. çünkü tüm bu olup bitenin içinde yapabileceklerimiz sınırlı. uzaktan destek olmak adına duyurular, para desteği, hepsini yapmış olduğumuzu varsayarak televizyon karşısına geçtiğimiz zaman kafamızı neredeyse tamamen boşaltacak yapımlar seçmek bir yere kadar doğru ve uygun görünüyor bana. sonra tabii yetmiyor, o boşluk hissi her yanınızı sarıyor, aynı holidate’in sloane’ı emma roberts’ın kendini şeker ve çikolataya vermesi gibi, bir yerde bırakmanız gerekiyor ama o zamanlar için başka izlenceler var, onları da zaten sürekli paylaşıyorum bu sayfalarda…

önceliği netflix’te bulabileceklerinize veriyorum. hızımı alamazsam amazon, blutv, bein connect diye diye devam ederiz. ama enerjim stabil değil, şimdiden uyarayım.


HOLIDATE

THE HOLIDAY

LOVE, GUARANTEED - she’s all that’i hatırlarsınız? hatırlarsınız di mi, yalnızca bana kendimi yaşlı hissettirmemek adına bile olsa, "hatırlarız," deyin lütfen. freddie prince jr ve rachel leigh cook’un başrollerinde oynadıkları lise komedisi. işte o rachel şimdi bu romantik komediyle geri döndü. sonu başından belli filmlerden. henüz izlemeye fırsatım olmadı ama konumuza uygun.

SET IT UP-son yıllarda netflix’te izlediğim en iyi orijinallerdendi, netflix orijinallerinden yani. başroldeki glen powell ve zoey deutch’un kimyaları çok iyi tutuyor, kesinlikle tavsiye ediyorum.

CRAZY RICH ASIANS-bunu hala izlemediyseniz suç sizde. awkwafina sahneleri için özellikle izlenmeye değer buluyorum mesela.

LIKE FATHER-yıllar sonra tuhaf şartlar altında yeniden bir araya gelen bir baba kız hikayesi. güle ağlaya izlediklerimden. 

NOTTING HILL-geçtiğimiz hafta netflix’e görkemli bir giriş yaptı, kaçmaz.

BAD NEIGHBORS-zac efron’u sevmeye karar verme sebebim. disney çocuğundan kendiyle dalga geçmeyi bilen yetişkinliğe geçiş. çok eğlenceliler bu da devamı da. dave franco’yu da çok seviyorum, seth rogen’ı söylemiyorum bile, zaten.

AQUAMAN-tam olarak bu kategoriye dahil edilemeyeceğinin farkındayım ama çok eğlenceliydi.

THIS IS 40

LIFE AS WE KNOW IT

DESPERADOS

BRIDGET JONES (2) THE EDGE OF REASON

CRAZY STUPID LOVE

SPANGLISH-en sevdiğim aşk hikayelerindendi bu bi ara ister inanın ister inanmayın. bir de paz vega’nın çok büyük bir yıldız olacağına inanıyordum. ama şanı avrupa ülkeleriyle sınırlı kaldı pek de yürümedi şimdilik. adam sandler'la birlikte oynuyorlardı.

FORGETTING SARAH MARSHALL-the best of the best

ABOUT TIME-biraz ağlatır ama görevini de yerine getirir.

MEAN GIRLS-best of the best

TWO WEEKS NOTICE-zamanının en kötülerinden ama yine de izlenir. asıl the proposal bunun çok iyi bir veriyonu yıllar sonra ryan reynolds'la çektikleri ama o ne yazık ki netflix'te yok.

KNOCKED UP-tabii ki

A BAD MOMS CHRISTMAS-bu seri de fena olmadı. analar özellikle de sizlerin yorgun ruhları için kaldırıyorum kadehimi!

SEX AND THE CITY THE MOVIE-bunun ikincisi de mevtuk netoşta ama ben önermiş olmayayım.

OFFICE CHRISTMAS PARTY-bu saçmalıklar da iyi gidiyo bazen. ben horrible bosses da severim örneğin ve mesela. bi arada bunu ne çok söylerdi insanlar. sonra tamam ok'e geçildi.

HE’S JUST NOT THAT INTO YOU-miranda’nın berger’dan duyduğu en ve tek işe yarar cümlenin filme dönüşmüş hali.

THE MIRROR HAS TWO FACES-benim favori romantik komedilerimden, sinderella hikayelerimden bu. jeff bridges ve barbra streisend at their best.

LET IT SNOW-geçen sene bu dönem çıkan çok başrollü filmlerden. müzikleri güzeldi.

NERVE-bu film daha güzel olabilirdi olamadı ama… emma roberts ve dave franco arasındaki elektrik iyi tutmuştu.

MEET THE PARENTS-bir klasik

IT COULD HAPPPEN TO YOU-iyiler kazanmalı coşkusunu bu kadar yaşatan bir film daha işte anca disney çizgi filmlerinde olur herhalde. çok eski ama hoşunuza gitme garantili.

FOUR CHRISTMASES-özellikle beğendiğim bir film değil ama temamıza sadık, ayrıca reese witherspoon.

THE FIRST WIVES CLUB-ilk kez bir ay kadar önce izlediğim gerçek bir koftilik toplantısı. ama eğlenceli ve zaten burda bunun için toplandık.

ISN’T IT ROMANTIC-rebel wilson ve liam hemsworth için izlenmeye değer.

ABOUT A BOY-işin içine nick hornby (yazar, high fidelity) girmiş olduğundan olsa gerek, bir notting hill değil, ama eğlenceli, herkes hala genç…

SENSE AND SENSIBILITY-herkes genç demişken, buradan buyrun.

LOVE, ROSIE-yani bunu da izledim, evet, oldu bir kere. nicholas sparks roman uyarlamalarının her birini izledim zaten sanırım. günün birinde anonim romantikkomedizedeler toplantılarından birine katıldığımda ilk cümlem bu olacak.

GREASE-yani.

PITCH PERFECT-ilki her zaman olduğu gibi en iyisi. büyük şaşırmıştım, beğenmeyi hiç beklemezken içimden bir fan girl fırlayıvermişti.

EUROVISION SONG CONTEST THE STORY OF FIRE SAGA-bu yaz izlediğimiz en harika şeylerden biriydi kuşkusuz.

DIRTY DANCING-her zaman.

THE KISSING BOOTH(S)-yine en iyi netflix orijinallerinden. üçüncü de yolda.