küçük deniz kızı

halle bailey mükemmel bi ariel, the little mermaid, 2023

disney çizgifilmleriyle büyümüş bir nesilden olduğumu her fırsatta dile getiririm. bu beni hem mutlu ettiğinden, hem hayata naif bakışıma ışık tutmasından, hem de başarısız hissettiğim zamanların suçunu atabileceğim dış bir güç olmasından dolayı. küçük deniz kızı ise bu artık çizgi film yaşını geçmiş bir ergenin (o da ne demekse, yaşı yok hiçbir şeyin elbette, ama ba(ğ)zı bakış açılarına göre diyelim) televizyon ve vhs ünitesinde dönmesi gerekenden çok daha fazla defalar dönmüş bir kaset. en sevdiğim, şarkılarını ezbere bildiğim... disney'in son yıllardaki bu; 'klasikleri geri getiriyoruz' furyasında da bu güçlü gönül bağım dolayısıyla beni en çok korkutandı küçük deniz kızı'nın gerçek insanlarla yeniden çekilmesi durumu. korkutan ama heyecanlandıran da. casting haberleri gelmeye başlar başlamaz kendi arkadaş çevremde bile maruz kaldığım, 'o nasıl ariel öyle!' tartışmalarına ise şu an asla girmeyeceğim...

çünkü halle bailey harika bir ariel olmuş. ha-ri-ka! beni çok duygulandırdı o billur gibi sesiyle, bedeni, saçları, biraz balığı andıran göz yapısıyla muhteşem bir küçük deniz kızı olmuş bence. bu arada su altı sahnelerinin yarısı havada yarısı ise gerçekten su altında çekilmiş.

prens eric'i de beğendim. jonah-hauer king rolüne yakışmış, yakışıklı da. lin-manuel miranda film için orijinal şarkıların haricinde birkaç parça daha yazıp besteledi (kiss the girl'ün sözlerini de güncelledi ayrıca mesela), ama ne yazık ki eric'in seslendirdiği wild uncharted waters tam bir cringe moment'tı. o yamaçlarda koşarak şarkı söylemesi filan, bilmiyorum... hatrımdaki eric'le karşımdaki eric birbirini hiç tutmadılar o anlarda.ursula üzerine konuşulması gereken en önemli öğe bence küçük deniz kızı aleminde. çünkü en sevdiğim çizgi filmin bu olmasında ursula'nın rolü büyük. melissa mccarthy çok sevdiğim bir oyuncu olmasına rağmen buradaki performansının filme de ursula karakterine de hiçbir şey katmadığını düşünüyorum, yavan bir taklidi yalnızca. elini korkak alıştırmış, daha fazla eğlenebilirmiş oysa bu rolle. buna rağmen gülümsetiyor ama beklentimin en yoğunlaştığı yerlerdendi ursula... filmin en sevdiğim şarkısı poor unfortunate souls olmayı sürdürüyor (benim için italyancası daha makbul tabii, io la gioa daro, a chi vorra!) 

1989 yapımı filmde pat carroll'ın seslendirdiği ve ilhamını john waters filmleriyle ünlenen drag queen divine'dan alan ursula'nın mccarthy versiyonunun makyajı da çok eleştirildi bu arada drag dünyasında, şuradan bakabilirsiniz: @diet_parada

sebastian ve scuttle filmin ariel'den sonraki gerçek yıldızları. scuttle bu filmde bir martı değil, sümsük kuşu. yönetmen rob marshall ariel'in ilk kez suyun üzerine çıktığı anın çok önemli ve heyecanlı olması gerektiğini düşündüğünden (annesini insanlar yüzünden kaybeden ariel için suyun üzeri en yasaklı bölge) bir martıyla iletişim kurmasının mantıksız olduğunu ve su altında da az da olsa vakit geçirebilen bir deniz kuşu olması gerektiğine karar vermiş scuttle'ın. beni bozmaz. filme yeni eklenen şarkılar arasından en iyisi de awkwafina tarafından seslendirilen the scuttlebutt, hamilton tarzı şahane bir rap, tam da awkwafina'lık ayrıca! bu arada 1989 yapımı animasyon, en iyi şarkı under the sea ve en iyi film müziği dalında oscar kazanmış. oscar'a kiss the girl'le birlikte iki şarkısıyla birden aday gösterildiğinin de altını çizmek lazım. alan menken zaten oscar'lara doymayan bir bestecimiz. neyse, sebastian'a sesini veren aktör ise daveed diggs, hamilton'dan zaten tanışıyor miranda'yla. sebastian bence zaten harika bir karakterdi ve hala da komik, jamaican aksanını jamaicalı olmayan bir aktörün seslendirmesi aşırı politik doğrucu birilerini kızdırdı mı onu bilemiyorum. spoiler olmayacağından söyleyebilirim, bu filmde sebastian'ı pişirmek için saray yakmaya çekinmeyen fransız aşçımız yok. flounder ise bildiğiniz gibi, artık çocukluğu geride bırakmış genç bir insan sayabileceğimiz jacob tremblay seslendiriyor onu da. tipi fazla gerçekçi geldi bana açıkçası. biraz daha canlı renklere sahip ve daha tombik olabilirdi mesela...

insan karakter olarak eric haricinde saray erkanından bir kraliçemiz var, noma dumezweni canlandırıyor. consigliere tarzı bir danışman, asistan, her işten anlar ve kalbi de doğru yerden atan grimsby'miz var sonra, art malik. ariel'ın kız kardeşlerinden biri olan indira'yı ise bridgerton ve sex education'dan tanıdığımız simone ashley. diğer kardeşleri tanıdık gelmedi...

javier bardem tercihi de korkutmuştu en başta ama çok yakışmış kral triton rolüne. yalnızca sudan çıktığı anlarda cildi beton rengine bürünüyo, mantıklı tabii hiç güneş görmemiş bu bireyin teninin böyle solgun olması ama sen yedi denizleirin kralısın biraz daha ışıldayabilirsin ve kan yapan bir şeyler mi yese içse diye düşündürttü bana her seferinde açıkçası.

biraz detaya girdim, bunu benim gibi orijinal filmi artık ezberlemiş olanlarımız ve kişisel zevkim için yaptım, ilk kez küçük deniz kızı izleyecek minikler ne hisseder, bu aleme kendilerini ne kadar kaptırır, burdan kendilerine nasıl bir hayat dersi çıkarırlar bilemiyorum. ama teknik anlamda mükemmel bir film, şahane bir görsellik ve muhteşem müzikler dinleyecekleri muhakkak, dillerine dolanırsa ne ala! iyi seyirler!