BU YIL NELER İZLEDİK? #2023

yıl sonu raporu; yukardan aşağı soldan sağa:
rachel brosnahan-the marvelous mrs. maisel, the weeknd-the idol, yılmaz-gibi, kızılcık şerbeti-nursema, kendall roy-succession, oppenheimer, the bear, şeflerin aşkı, güzel bir sabah, happy valley, dominique fishback-swarm, fallen leaves, and just like that, the last of us, shrinking, poker face, angus cloud, cb strike, rain dogs, ginny & georgia, margot robie-barbie, vicky krieps-corsage, shiv & roman roy-succession, andrew scott & paul mescal, all of us strangers, eddie-frasier, franz rogowski-passages, matthew perry, andre braugher, sandra hüller-anatomy of a fall

OCAK
GINNY VE GEORGIA binge’i, KALEIDESCOPE hayal kırıklığı, WEDNESDAY ikinci sezon onayı,THE PALE BLUE EYE sürpizi, gülse birsel’in YILBAŞI GECESİ'ne ailecek gülmeler, harry potter’a düşmeler, YETİŞKİNLERİN YALAN HAYATI'nı sevmeye zorlayıp bunda başarılı da olmalar, THE PATIENT'a takılmalar sonra, steve carell’li psikolojik gerilim; böyle başlamış yeni yıl. ÖMER başlamış televizyonda, ilk bölüm izlenmiş ama devam edilmemiş beğenilmiş olmasına rağmen. HAPPY VALLEY'nin final sezonu başlamış sonra, hey gidi… golden globe’lar dağıtılmış. süreyya opera’sında MOR VE ÖTESİ izlenmiş #tamirimümkün denmiş. lisa marie presley vefat edivermiş... ocak ayının ve hatta 2023’ün asıl yıldızı ise ayın ortasında gelmiş: THE LAST OF US. BURSA BÜLBÜLÜ izlenmiş yılbaşı gecesi’nin ailemiz içindeki başarısının ardından, ama hayal kırıklığı olmuş ne yazık ki. vicky krieps'in efervesan etkili performansıyla şahlanan CORSAGE izlenmiş, yılın bi hightlight’ı daha! BABIL izlenmiş. fena bulunmamış ama pek de iz bırakmamış. kıraathane 24’de çok güzel bi kısalar seçkisi ve söyleşiye katılınmış. aram dildar'ın ADRES’i ilk kez orda izlenip çok sevilmiş. ŞAHMARAN prömiyerine gidilmiş diziyi fena bulmayan 3 kişiden biri olunmuş. oscar adayları açıklanmış sevinçler hüzünler birbirine karışmış. FEUD’un hala kavuşamadığımız ikinci sezonundan fotoğraflar düşmüş internetlere, heyecanlanılmış. yılın bir başka çok iyisi SHRINKING başlamış bir de ocak ayında. KULÜBEYE TIKLAT izlenmiş, uzun yıllar sonra m. night shyamalan’ın ellerinden çıkan (tabii ki SERVANT dışında) en iyi şey bana kalırsa. ELSBETH duyurulmuş sonra, the good wife ve onun spin-off'u olan the good fight’taki en tatlı karakterlerden, carrie preston'ın canlandırdığı son dakika golcüsü elsbeth’in kendine ait dizisi. ta bu yılın şubat sonu girecek yayına. 

ŞUBAT

büyük umutlarla başlayan şubat ayının nelere gebe olduğunu bilmiyorduk hiçbirimiz. ülkenin ve sistemin çok hassas bir fay hattı üzerinde olduğunu öğrendik, aslında hatırladık. çok canlar yitirdik. kendi canımız için endişe etmeyi o gün bugündür, hiç bırakmadık. ama gözümüzü kapadık, kaderimize teslim olduk. sağlam olmayan evlerimizde sağlammışlar gibi yaşamaya devam ediyoruz. daha iyi ve aydınlık bir gelecek ümit etmeye çalışıyoruz. bazı günler başarıyoruz bazı günlerse çok yalnız hissediyoruz. bu kısır döngü içinde gündelik koşturmacalara, kendi dertlerimize konsantre olup hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. küçük şeyleri sevmeyi ve onlarla mutlu olmayı zaten çok uzun zaman önce öğrenmiştik, bir kez daha hatırladık, altını çizdik. daha çok şeyler yapabilirdik, hala da yapabiliriz. mücadeleci ruhumuzu kaybetmemek üzere umutlar diledik. 

MART
yılın en tatlılarından sayılabilecek NOT DEAD YET’le tanışılmış. ikinci sezon onayını alan dizi, hala tavsiye defterlerimde. DAISY JONES AND THE SIX de bu tarihlerde başlamış. o da yılın hatrı sayılır işlerinden biriydi. independent spirit awards dağıtılmış, EVERYTHING EVERYWHERE ALL AT ONCE  ödülleri silip süpürmüş. ocak sonu başlayan POKER FACE de yine yılın en iyileri arasında ve bu günlerde izlemeyi bitirmişim ben de ilk sezonunu. tavsiyem baki ama natasha lyonne’un adaylıklarını tasvip etmiyorum. çok sevdiğim NEXT IN FASHION’ın alexa chung’sız ikinci sezonunu hızla izeyip bitirdiğim günler. gigi hadid de fena değil belki ama benim için alexa’nın yerini tutmadı bir türlü. bir üçüncü sezonu olup olmayacağı henüz belli değil ama güzel format, harcamazlar kanımca… TED LASSO’nun üçüncü ve final sezonu başlamış. ittire kaktıra da olsa vedamızı etmişiz icabında. yılın bir başka en iyisi, biraz karanlık ama aralardan ışıkların da geçtiği tür dizisi RAIN DOGS başlamış mart ayında… tim burton ve monica bellucci ilişkisi ayyuka çıkmış, hemen duyurmuşum ama gözlerden kaçmış neredeyse bir yıl sonra yine söylediğimde herkes ne çok da şaşırmış! prime dizisi SWARM’la da bu ay tanışmışız bi oturuşta bitirmişiz. lance reddick’i kaybetmişiz, benim için the wire, pek çokları için john wick demek olan aktör. onuruna ilk defa john wick izlemişim oturup üç film arka arkaya. mart sonu bir de KIZILCIK ŞERBETİ’yle tanışmışım. the rest is history! SUCCESSION final sezonu başlamış mart sonu. bir devrin sonu. ilk sezonu kadar olmasa da sevdiğim YELLOWJACKETS ikinci sezon da başlamış yine mart ayında yayına.
 
NİSAN
SİYAD ÖDÜL TÖRENİ’ne gitmişim, KURAK GÜNLER silip süpürmüş bütün büyük ödülleri. artık hiç sevmediğim bi insan olan amy schumer’ın başrolü michael cera ile paylaştığı LIFE AND BETH’i izlemişim. dizi fena değildi ve ikinci sezonu da geliyor. ama schumer’ın israil-filistin konusundaki cahil ve bitmek bilmeyen paylaşımlarından sonra diziye nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. 10 küsur yıldır kullandığım bilgisayarımla vedalaşmak üzere olduğum günlermiş ayrıca, hey gidi. KYLIE JENNER & TIMOTHEE CHALAMET ilişkisinden ilk haber gelmiş. tc ahmet’in arabası jenner’ın evinin garajına girerken ya da çıkarken görülmüş. gözümüzle görmeden inanmayız demişiz ve sonra gözümüze de sokulmuş inanmak durumunda kalmışız. DUNGEONS AND DRAGONS izlenip çok sevilmiş sinemada, bugün hala daha çok kıyamet koparmış olması gerektiğini düşündüklerimden. senenin fena olmayanlarından biri, bir apple tv dizisi olan THE BIG DOOR PRIZE izlenmeye başlanmış. chris o’dowd için katlanmışım ama çok da israr etmiyorum mesela şu an ille de oturun izleyin diye. TINY BEAUTIFUL THINGS izlenmiş sonra, çok ağlanmış ama bu kadar göz yaşını hakeden bir yapım da diilmiş hani. 42.İSTANBUL FİLM FESTİVALİ basın gösterimleri için yolum her gün soho house’a düşmüş, yılın en güzel zamanı değil de neymiş! en sevdiğim filmler neler olmuş: CAM PERDE, AFIRE, NEXT SOHEE, PASSAGES, SUPER 8 YEARS, SAINT OMER, ATLANTIC BAR… müzikal bir dizi olan SCHMIGADOON’a bir şans vermişim sonra. size de hala tavsiyemdir. THE MARVELOUS MRS. MAISEL final sezonunun başladığı ay ayrıca nisan. yılın bir başka kayda değeri BEEF gelmiş nisanda. DEAD RINGERS izlemeye başlamışım ancak bitirememişim. ki, jeremy irons’ın ikiz jinekologları canlandırdığı orijinal filmi de izlemişim yeniden öncesinde, yani öyle bi hazırlık. üzgünüm rachel weisz. bu yılın ve geçen yılın en iyi dizisi SOMEBODY SOMEWHERE'in ikinci sezonu başlamış, ilki kadar güzel bir sezon olmasıyla biz sevenlerini grurlandırmış. BİHTER’in çekimleri başlamış bi de keh keh keh… DANIEL RADCLIFFE baba olmuş. bi hey gidi hey de buna! en sevdiğimiz guilty olmayan direktoman pleasure’larımızdan FIRELFY LANE final yapmış nisanda. yılın en iyi standup’ı, john mulaney'nin BABY J'i yayınlanmış netflix'te. bir diğer harcandığını düşündüğüm çok iyi oyunculuklu yapım LOVE AND DEATH başlamış sonra… bu esnada GİBİ’nin dördüncü sezonu da bomba gibi gelmiş (amerikan banyo der ve susarım).

MAYIS
2022'nin en iyilerinden AŞK MARK VE ÖLÜM mubi’de yayına girmiş mayıs başı. netflix'te THE DIPLOMAT’la tanışılmış sevilmiş. brigerton’ın spin-off’u QUEEN CHARLOTTE da izlenmiş yine aynı platformda. sonra ayın 15’inde yeniden baharların geleceğine inanılmış ülkede, yazık, safitirik şey seni. hollywood’da yazarlar grevinin de başladığı ay ayrıca mayıs, neyse ki herkes muradına ermiş bu acılı sürecin sonunda. KURU OTLAR ÜSTÜNE cannes’da gösterilmiş, MERVE DİZDAR en iyi kadın oyuncu ödülünü almış, muhteşem de bi ödül kabul konuşması yapmış, biz de ne zaman izleyeceğiz diye gün saymaya başlamışız, adana film festivali’neymiş kısmet. yemek sırası uyku öncesi dizisi olarak SCRUBS’ı seçmişiz! BEETLEJUICE 2’nin setinden ilk foto gelmiş, heyecanlanmışız. ariel’i halle bailey’nin oynaması belli bir kafa yapısını nedense çok rahatsız eden KÜÇÜK DENİZ KIZI galada izlenmiş. içindeki çocuğa sarılınmış anılar yadedilmiş ama film pek bi yere gitmemiş. TINA TURNER ölmüş. beni SCHITT’S CREEK sevgimle yeniden yüzleştirmiş, izlememişlere hatırlatmak için bahane olsun. apple tv’nin PLATONIC’i başlamış bi de. yılın en iyilerinden! tunç şahin’in CANAVAR'ı izlenmiş tiyatroda. bu yıl tiyatroya daha çok gideceğim bir yıl olacağının habercisiymiş meğer. mayıs ayının son günü yılın bir iki iyi korku filminden olan THE BOOGEYMAN izlenmiş. 

HAZİRAN
bu yılın iyi filmlerinden biri hbo yapımı REALITY izlenerek başlamış haziran ayı. jersey’de geçen ramy’nin los angeles versiyonu gibi olan MO’yu izlemişim sonunda. pete davidson’ın BUPKIS’ini de sevmişim sonra, severim ama ben davidson’ı zaten bilen bilir. BEAU IS AFRAID izlenmiş. kafalar karışsa da ari aster ve joaquin phoenix işbirliği ne yerinde olmuş, zaten bi film daha çekmişler birlikte hemen sonrasında. yılın bir başka en iyisi hatta ilk 10’umda bulunan ARE YOU THERE GOD? IT’S ME, MARGARET'i izlemişim! en komik dizilerden bir veda sezonu da THE OTHER TWO'dan gelmiş. bu kadar gülmek yeter biraz da ağlayalım derseniz, hasta çocuklarını hayatta tutmak için parçalanan bir ailenin dramının anlatıldığı BEST INTERESTS’e bakabilirsiniz; sharon horgan, alison oliver, michael sheen’li fıstık gibi bir kadro su var. BLACK MIRROR altıncı sezon da haziranda gelmiş. sonra mubi’de mia hasen-love’dan GÜZEL BİR SABAH'ını izlemişim yılın en iyileri arasında eklemeyi unutmiyim! aşk-nefret türü bir ilişkimiz olan AND JUST LIKE THAT’in ikinci sezonu başlamış. son bölümde samantha’nın kısacık bir süreliğine ortaya çıkması dışında manasız bir sezon olarak arşivlense de üçüncüsü geldiğinde izleyecek miyim? tabii ki. haziran, bugüne dek tanışmamış olduğuma çok şaşırdığım ingiliz polisiyesi STRIKE’la da tanışma ayım olarak kayıtlara geçmiş. JON HAMM evlenmiş sonra karısıyla ilk tanıştıkları yerde… bi başka aşk nefret ilişkisi THE IDOL izlenmiş gıcık oluna oluna. disneyplus’ta yayınlanmasını bekleyemeden THE BEAR 2. sezoa giriş yapılmış hatta çıkılamamış hemen bitirilmiş gibi bi şey olmuş. 

TEMMUZ
temmuz ALAN ARKIN’in ölüm haberiyle başlamış. apple dizisi THE DROPS OF GOD’la tanışılmış, fransa-tokyo arası mekik dokuyan bu şarap ilmi dizisi sevilmiş. hızlı tüketimlik mini dizi arayanlara hatırlatma olsun. FROM’un ikinci sezonunu izlemişim ama kafama silah dayamışlar sanki de öyle izlemişim gibi olmuş. üçüncü sezonunun gelmesine lanet okumuşum. emmy adayları açıklanmış olsa da grev yüzünden normalde eylül ayında yapılan ödül töreni ocak ayına ertelenmiş. ilk sezonuna burun kıvırarak başladığım hızlı tüketimlik THE SUMMER I TURNED PRETTY'nin ikinci sezonunu da bi lokmada yutmuşum. temmuz sonuna doğru yılın yine en iyilerinden kelly reinchardt ve michelle williams'ı bir kez daha bir araya getiren SHOWING UP’ı izlemişim. bir başka hızlı tüketim ama michelle buteau tatlılığı artısıyla THE SURVIVAL OF THE THICKEST’a dadanmışım. ayvalık’ta sinema salonu bulup OPPENHEIMER izlemeye gitmişim kahvemi kumanyamı yanıma alıp. aslında BARBIE de izleyecekmişim ama işte dublajlı olduğundan o istanbul’a kalmış. jane birkin ölmüş temmuzda. kızları lou ve charlotte için üzülmüşüm en çok da. venedik film festivali orizzonti bölümünde iki türk filminin birden yarışacağı açıklanmış: nehir tuna’dan YURT ve selman nacar’dan TEREDDÜT ÇİZGİSİ. ilk sezonunu çok sevdiğim MINX’in ikinci sezonuna da özen göstermeye çalışmış, izleyip bitirmişim. 
 
AĞUSTOS
ağustos da bir ölüm haberiyle başlamış. gencecik yaşında hala kaybettiğimize anlam veremediğim, euphoria’nin fezco’su, ANGUS CLOUD. ağustosun iyi bir haberi de yok değil: HEARTSTOPPER’ın ikinci sezonu gelmiş. sürpriz bir istanbul yolculuğu sayesinde BARBIE izlenmeye gidilmiş. hiç sevilemeden dönülmüş. mubi’de bir başka güzel filmle tanışılmış, EVERYBODY LOVES JEANNE. dijital platformlarda yayınlanan yılın en iyi yerli dizisi MAGARSUS başlamış blutv'de. LINCOLN LAWYER’a takılmışım ağustosta. christian petzold sinemasına girmişim sonra, UNDINE, TRANSIT ve BARBARA izlemişim birbiri ardına. NO HARD FEELINGS’e saçma sapan gülmüşüm. pera palas’ta gece yarısı setine davet edilmişim, dönem kıyafetleri giyip fotoğraflar videolar çekilmişim. yayınlandıktan yıllar sonra izlediğim dizilerden biri de THE KILLING olmuş. çok sevmiş, etkilenmişim. daha ayın 26’sında doğum günümü kutlamaya başlamışım defne sayesinde. prag’a THE WHEEL OF TIME’ın setini görmeye gitmişim. belki de ilk ailemden ve arkadaşlarımdan ayrı geçirdiğim bu doğum günümde kendimi hiç yalnız hiettmemişim, orda da defalarca kutlamışım, yetmemiş istanbul’da biraz daha kutlamışım. kendimi sever gibi yapmışım, böyle böyle olacak bu iş hadi bakalım demişim, demeye devam ediyorum :)) 

EYLÜL
eylülde prag'da yeni edindiğim arkadaşlardan birinin tavsiyesiyle DEADLOCH izlemeye başlamışım ama bitirmemişim. ama izlenebilir olduğundan bahsini geçirmeyi tercih ettim burda. eylülde michel franco’nun sundown’ını anmışım yeni filmi MEMORY’nin venedik film festibali'nde gösterilmesi ve peter saarsgard'ın en iyi erkek oyuncu ödülünü alması vesilesiyle. nereden bilebilirdim aralık ayında bir cumartesi günü ansızın yönetmenin ta kendisiyle röportaj yapacağımı! yılın highlight'larından biri oldu. şubat mart gibi paylaşabileceğim umarım. AYVALIK FİLM FESTİVALİ'ne doğru yola çıktığımda bana otobüs yolculuğunda eşlik eden filmlerden biri de ömer kavur’un ayvalık'ta çektiği KIRIK BİR AŞK HİKAYESİ olmuş. festivalde birbiri ardına müthiş filmler izlemişim: MAY DECEMBER, MONSTER, THE OLD OAK (bu müthiş olanlardan değil), A SAFE PLACE, ŞEFLERİN AŞKI, SARARMIŞ YAPRAKLAR, AYI YOK, SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET, VURGUN YEMEK, KAVUR, KÖR NOKTADA, HOW TO HAVE SEX. ordan derhal adana'ya zıplamışım, festival filiz kuka’nın YÜZLEŞME’siyle başlamış. adana büyük kültür şoku olmuş ayvalıktan sonra ama hızla alışmışım. yılın en iyi filmlerinden biri THE TEACHER'S LOUNGE’la devam etmişim, BİR GÜN 365 SAAT VE KARGANIN UYKUSU... KURU OTLAR ÜSTÜNE için hangover bir şekilde sabahın köründe kalkılmış ve buna değmiş. o esnada antalya film festivali’nin üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlamış ve neticesinde de festival iptal olmuş. türkiye’nin hallerine bir kez daha şaşılmış. adana’da en iyi film ödülü SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET’in olmuş jüriiyi kucaklayasımız gelmiş! 
THE MORNING SHOW'un 3. sezonu başlamış. yine yılın en iyilerinden THE WONDERFUL STORY OF HENRY SUGAR netflix'te yayınlanmış, roald dahl ve wes anderson yolları daha sık kesişmesi gereken iki yaratıcı olduklarını bir kez daha kanıtlamışlar. STILL UP, THE LOVERS VE STARSTURCK izleyerek eylülü kapamışım.

EKİM
REPTILE izlenmiş ve bi netflix filmi olarak fena olmadığı düşünülmüş. yazarlar grevinin bitmesiyle birlikte late night show’lar geri gelmiş, aşırı sevinmişim. SEX EDUCATION final sezonu izlemeye başlamışım. BOTTOMS izlemişim, çok sevdiğim lise filmi janrasının emma seligman’ın elinden çıkan (SHIVA BABY) bu güncellenmiş versiyonuna bayılmışım. netflix'te FAIR PLAY izlemiş ve sevmişim. sevenlerine INDURSTRY önermişim. KILLER OF THE FLOWER MOON martin scorsese'yi neden sevdğimi hatırlatmış, insan ırkındansa bir kez daha tiksidirtmiş. LESSONS IN CHEMISTRY başlamış, bu kadar bağlanacağımı bilemeden, onu da sevmişim. FİLMEKİMİ başlamış, sonunda istanbul’a dönmüş ve yetişmiş ve yine müthiş filmler izlemişim: THE ZONE OF INTEREST, ANATOMY OF A FALL, ALL OF US STRANGERS bi de HAYAT. THE FALL OF HOUSE USHER izlemişim netflix'te, bütün karakterleri ölsün isteyesice, ama bitirmişim. çağan ırmak’ın tutku projesi YARATILAN'ı -belki de sinema salonunda izlemeye başladığımdan- son bölümüne dek gelebildiğim ve bazı şeylerinden memnun olduğum bir dizi olmuş. yılın bir başka çok iyisi THE BOY AND THE HERON’ı izlemişim miyazaki’den. DENEME ÇEKİMİ bir başka fena olmayan kanlı gerilim THE CONFERENCE'ı izleyip sevmişim sonra. ekimin son günlerinden birinde MATTHEW PERRY’yi kaybetmişiz. chandler’ımızı. hayatının büyük çoğunluğu boyunca bağımlılıklarla mücadele eden yorgun ruhu huzur bulmuştur umarım matty'nin. chandler olarak hatırlanmayı pek istemesen de, friends izlemeye gönlüm yeniden elverdiği andan itibaren beni yine çok güldüreceksin, biliyorum. 

KASIM
GEN V'bayılarak başlamış kasım ayı, the boys'un büyük hayranı olarak bu spin-off'u da beğenmek mutlu etmiş. geçtiğimiz antalya'da izleme şansım olan belmin söylemez’in AYNA AYNA’sı için minik bir moderatörlük görevi üstlendiğim ay ayrıca kasım. ne heyecani ne onur! bu vesileyle yönetmenin şimdiki zaman filmini de izlemiş, bayılmışım. scrubs’dan sonra yemek sırası uyku öncesi filmi olarak FRASIER’da karar kılarak çok doğru yapmışız. gerçek bir hikayeden uyarlanan, annette bening ve jodie foster’ın başrollerinde oynadıkları NYAD’ı izlemişim. ALL THE BEAUTY AND THE BLOODSHED’e bayılmışım. oyuncuların yazarlara destek olmak üzere başladıkları grev de sona ermiş kasım başı. ŞAHSİYET’in ikinci sezon galasına katılmışım. özlemişim agah beyoğlu’nu. nathan fielder, emma stone ve benny safdie’nin başrollerinde oynadıkları; the rehearsal, how to with john wilson gibi dizilerin izinden giden THE CURSE başlamş. david fincher'ın THE KILLER’ını daha çok sevmek isterdim ama buna da razı oldum. ROBBIE WILLIAMS ardından nicedir ertelediğim ROADRUNNER: A FILM ABOUT ANTHONY BOURDAIN’i izleyip mahvolmuşum. yılın son sürprizlerinden A MURDER AT THE END OF THE WORLD başlamış sonra kasımda. bu yıl oscarları yine JIMMY KIMMEL’ın sunacağı açıklandı. MONARCH: LEGACY OF MONSTERS izlenmeye başlandı çok sevilecek gibiydi ama sonradan beklentileri karşılamadı. THE GILDED AGE ise muhteşem başladı ve son bölümüne kadar da öyle gitti. üçüncü sezon onayını aldı ve dropped the mic. uzun zaman sonra alaçatı’ya, the stay oteldeki tiyatro festivalini takip etmek için gittim. SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM: DİRMİT ve SINIRLAR oyunlarını izledim. çok güzel bir hafta sonu geçirdim. A NEARLY NORMAL FAMILY yılın fena değillerindendi. FRIENDS TRIVIA GECESİ

ARALIK
CULPRITS izlenmeye başlanmıştı sahi, n'oldu bitirdim mi ben onu izlemeyi? netflixte LEO izlendi ruhumu iyileştirdi. LEAVE THE WORLD BEHIND sevildi. FELLOW TRAVELERS tarihin bilmediğim yerinden geldi, güzel bi aşk ve dostluk hikayesi anlattı, ayrıca da çok yakışıklıydı, sevildi. GRETA GERWIG cannes, LUPITA NYONG’O berlin flim festivallerinin jüri başkanları olarak açıklandı. gerwig için çok sevinmekle lupita seçimini anlamaya çalışmak arasında bir yerdeyim. yılın sen sevdiğim dizilerinden, avustralyalı COLIN FROM ACCOUNTS ikinci sezon onayını alıp bir kez daha sevindirdi. luc besson’dan DOGMAN izlendi, ardından yol boyu edith piaf dinlendi. tiyatroda AİLE YALANLARI izlendi, kendinden çok şey bulundu, gülündü, ağlandı. annemle izlediğim için bi ayrı mutlu etti. REBEL MOON bi oturuşta DR DEATH’İN ikinci sezonu izlendi. REACHER’ın ikinci sezonu fena başlamadı. içimdeki ergenin sesi dinlendi ve MY LIFE WITH THE WALTER BOYS bi oturuşta bitirildi. 

faydalı olabilecek linkler: