wall street, çok şık bir film.


demek ki hakkında konuşmaya değecek birşeyler izlememişim.
evet twitter da cabası.
biraz da çekim gerginliği eklenince üstüne...

sadede gelirsek şayet.

tüm detaylara bayıldım.

michael douglas'ın kostümleri şahane. çikolata gibiler, yemek istedim. (çikolata demişken, godiva'nın bu aralar bilboardlarda görülen fotoğraflarının kalitesine de şapka çıkartıyorum. göz dolduruyor ve iştah kabartıyorlar)
(kostümler ellen mirojnick'e aitlermiş ayşecancım, kendisini nerden hatırlıyoruz? unfaithful'dan. pardesüyü tekrar gündeme oturtan film olsa gerek...)
görsel yönetmen ise takdirimi kazanan bir kişi daha, rodrigo prieto bize sırf güzelliğiyle kendini sevdirebilecek/sevdirmiş birçok yapımın altına imzasını atmış bir kişi.
imdb'nin yeni haline alışamadım.

müzikler: craig armstrong, brian eno ve david byrne... oliver stone'a çok yakışmışlar.

shia labeuf (joey'nin fransızca konuşuşu) çok iyi rol yapıyor.

ilk sahnelerden birinde yolda yürürlerken bar çıkışı poposunda yüz olan mini elbise, sarhoş adamla çarpışma ve sanılanın aksine çok değerli bulgari'nin çalınmayışı

intihar ve ultrason konusundaki öngörülerimin şıp diye doğru çıkması, buna sevinmem, göğsümün kabarması, salaklığım.

'gekko'nun ismi. gekko. disney karakteri gibi.
carey mulligan'ın kalın bilekleri yüreğime su serpti.

susan sarandon'ın bir kez daha carey mulligan'a kayınvalidelik etmesi.
winnie ve jake (shia'nın adını hatırlayamadığımdan imdb'ye girmem gerekti, çüş.)'in evlerinin güzelliği. demir perdelere asılı plazma televizyon, ince uzun teras, alessi meyve sepeti.
işte tüm bu sebeplerden, ve büyük ihtimalle ancak yatağıma başımı koyduğumda aklıma gelecek diğerlerinden ötürü, bu filmi gidip sinemada izlemelisiniz.
şacma sapan bir final, gözümüze gözümüze sokulan klişeleri, gerçek kötüleri, çaresiz masumları ve sürpriz geri dönüşleri bir kenara bırakacak, kendinizi kocaman karanlık bir sinema salonunda hiç de fena bir araya getirilmemiş bir takım sahnelerin kucağına atacaksınız.
wall street #3 money just got up'ta görüşmek üzere.

ps: bir de şu film bittiği an kendini dışarı atmak isteyen, ama bunu bir türlü çevik hareketlerle yapamayan izleyiciler olmasa, önünüzü tıkıyor ama bundan hiç bir sıkıntı duymuyorlar, aceleci ruhlarını anne karnında kabetmişler ve sadece harvey nichols indirimi sırasında hatırlıyorlar sanırsam ki.