barbie

barbie, 2023

update: barbie 1 milyar dolar gişeye ulaştı

sonunda barbie'yi izledim.
çekileceği açıklandığından beri izlemek için en çok sabırsızlandığım, yalnızca düşüncesi bile beni mutlu eden yegane filmdi.
yani eleştirmek için değil; aksine iyi vakit geçirmek, güzel bir sinema deneyimi yaşamak, sevmek üzere gitmiştim sinemaya.
ama ne yazık ki deneyimim hiç de bu şekilde olmadı.
zaten şu an yaşadığım hüsran sanırım en çok da bununla ilgili. 
dün, arka arkaya aralarında hiçbir bağlantı yokmuşcasına, tarihi geçmiş bir tutkalla yapıştırılmaya çalışılmış ama sonra elbette kopmuş o sahneleri, ha şimdi daha komik bir şey olur ha şimdi daha içten bir cümle duyarım beklentisiyle izlerken filmin sonu geldi.
aklına, kalbine, sinema sevgisine ve bilgisine sonsuz güvendiğim greta gerwig'ten çok daha bütün, çok daha eğlenceli bir yapıt bekliyordum.
oysa ki ben dün barbie'yi izlerken bildiğiniz, basbayağı, sıkıldım.

bir gün ölümü düşünmek ve tabanları düzleşmek gibi insansı durumlara uyanan barbie soluğu köyün erdemlisi weird barbie'nin yanında alır ve ondan her şeyin eski haline dönmesi için pembe ve plastik barbieland'den gerçek dünyaya gitmesi gerektiğini öğrenir. barbie'nin üreticisi mattel'in genel müdürlüğünün de bulunduğu los angeles'ta ilk kez gözyaşları ve depresyonla da tanışan barbie, o güne dek türünün bu dünyayı güzelleştirdiğine inanmış olsa da şimdi bunun gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığını görür. mattel'in yönetici pozisyonlarında bir kadın bile yoktur mesela, sokakta karşılaştığı çoğu erkek olan herkes onu ya görmezden gelir ya da et muamelesi yaparlar. onu bu hale neyin ya da kimin getirdiğini anlamaya çalışırken mattel yetkilileri tarafından merkeze getirilip yeniden 'kutu'ya sokulmak istenir fakat barbie artık bir şeylerin yolunda olmadığının ve kendi yolunu çizmesi gerektiğinin farkındadır.

zihnimi aylardır süren promosyon çalışmalarından arındırmayı başarmıştım. çok sevdiğim pek çok oyuncusuyla yapılan röportajları izledim, arındırmak derken görmezden gelmek anlamında değil yani, ama olayın bu kısmına eleştirel yaklaşmamaya çalıştım. sonuçta tom cruise'un top gun'ından sonra sinema bir kez daha kurtarılmaktaydı ne de olsa. yine de filmin 145 milyon dolarlık bütçesini de aşan bir 150 milyonun promosyonuna ayrılması şaşırtmadı da değil tabii.

film barbieland'de başlıyor, bu sahnelerin zaten neredeyse hepsini fragmanlarda gördük. barbie'nin rüya evini ve yine barbieland'i ad'nin videosunda detaylıca izledik. bu anlar boyunca bir an önce gerçek dünyaya geçmelerini diledim sürekli mesela. geçtikleri zaman da bir nebze olsa rahatlasam da orada gördüklerimden de tatmin olmadım.
venice beach'te barbie ve ken'in paten kaydıkları sırada gördükleri ve yaşadıklarından, mattel binasının atmosferine, gerçek dünyayla tanışmalarının aceleye geldiğine ve yüzeyselliğine bir anlam veremedim. hiçbir şey ne yeterince komik ne yeterince fantastik ne yeterince pembe ne yeterince duygusal göründü bana. 

anlatılmak istenen her şeyi anladım, zekamı sorgulamanızı istemem yani, popüler kültüre dair referansların hiçbirini kaçırdığımı düşünmüyorum mesela, ama biz bunları bırakın sinemayı, netflix'te onlarcasını izlediğimiz ergen dizilerinde de sürekli duyuyoruz zaten son yıllarda. illa yepyeni bir fikir ya da sosyolojik bir tespit de değildi beklediğim ama hiçbir yerinden dokunamadı bana söylenen sözler. her şey havada kalmıştı, daha önce de söylediğim gibi; birbirine tutunamayan, rüzgarda uçuşan pek çok fikir ve akamayan bir film...

ariana greenblatt, sasha

bu noktada keşke america ferrera'nın kızı sasha'yı oynayan ariana greenblatt'ın (65'te izlemiştik adam driver'ın yanında) yeni nesil hazırcevap feminist ergeninin tarafından ilerleseydi hikaye mesela diye düşünmeden edemedim. orda elle tutulur bir şeyler vardı sanki ama yapılmak istenen sanırım sadece daha çok barbie ve aksesuarı satmak olduğundan bir an önce 'next scene!' denilmiş. (filmde america ferrera’nın kocasını canlandıran ryan piers williams, aktrisin gerçek hayattaki kocası, bu bilgiyi de paylaşmasam olmazdı siz en sevdiklerimle!)

ryan gosling, ken

beğendiğim taraflarına gelecek olursak: ryan gosling diyebilirim. ama o da daha önce saturday night live'ın konuk olduğu herhangi bir bölümünde yaptığından daha fazlasını yapmıyor, olsun varsın, yine de komik ve enerjisi çok içten, ken rolü için ise biçilmiş kaftan. 

kate mckinnon, weird barbie

saturday night live demişken de kate mckinnon'a değinmeden geçmek istemem. weird barbie süper bir fikir ve senaryonun içinde de en kilit noktalardan birinde duruyor mckinnon. ancak nedense o da amacına ulaşamıyor, onun bile esprileri havada kalıyor. finalde de kendine bir yer bulamıyor bana soracak olursanız.

komedi ve fantastik tür olarak bir araya geldiğinde izleyiciyi ya gerçekten çok güldürmek ya da teknolojiyle gözünü boyamak lazım bana sorarsanız ve barbie bunların hiçbirini yapamadı.
yediğim mısırlar da aynı hevesim gibi kursağımda kaldı. 

kısa kısa...
greta gerwig barbie için şu filmlerden ilham almış:
Twentieth Century (1934)
Gold Diggers of 1935 (1935)
Modern Times (1936)
The Wizard of Oz (1939)
His Girl Friday (1940)
The Philadelphia Story (1940)
A Matter of Life and Death (1946)/The Red Shoes (1948)
An American in Paris (1951)
The Philadelphia Story (1940)
A Matter of Life and Death (1946)/The Red Shoes (1948)
An American in Paris (1951)
Singin’ in the Rain (1952)
The Earrings of Madame de... (1953)
Rear Window (1954)
Oklahoma (1955)
Mon Oncle (1958)
The Ladies Man (1961)
The Umbrellas of Cherbourg (1964)
2001: A Space Odyssey (1968)
The Godfather (1972)
Saturday Night Fever (1977)
Close Encounters of the Third Kind (1977)
Heaven Can Wait (1978)
Grease (1978)
All That Jazz (1979)
And the Ship Sails On (1983)
Splash (1984)
Pee-Wee’s Big Adventure (1985)
Wings of Desire (1987)
Women on the Edge of a Nervous Breakdown (1988)
The Truman Show (1998
)

ilk barbie'm ve ben. hayatımda hala beni daha mutlu eden bir hediye almadım.

ryan gosling'in sesinden 'just ken' şimdiden listelerdeki yerini aldı ve gerçekten diline takılıyor insanın.


 
ryth handler & rhea perlman 

barbie'nin yaratıcısı ruth handler'ı filmde rhea perlman (cheers) canlandırıyor. ismini kendi kızı barbara'dan alan bebeklerin yaratıcısı handler vergi dairesiyle olan sorunları da filmde kendine esprili bir replik buluyor, 'bu konunun ayrıca filmini çekersiniz,' diye ki bence handler'ın hayat hikayesi izlenmeye değer olurdu. 1973 yılında meme kanseri yaşayan ve mastektomi olan handler kendi durumundaki kadınlar için meme implantı tekniğini geliştiriyor bu arada.

ann roth & margot robbie

barbie'nin bir park bankı (teoman'ın bar taburesi gibi de düşünebilirsiniz) üzerinde tanışıp duygusal bir konuşma yaptığı kişi, midnight cowboy'dan the hours'a efsanevi kostüm tasarımcısı ann roth.

filmin ilk teaser'ı aynı zamanda da başlangıç sahnesi 2001: a space odissey'nin birebir canlandırması.

ilham almak dışında aynı zamanda da pek çok filme gönderme yapıyor barbie. bunlardan ilki elbette kubrick klasiği 2001: a space odissey. barbie'nin gardırobu clueless'tan, mckinnon'ın canlandırdığı weird barbie topuklular ve birkenstock arasında bir tercih yapması gerektiğini söylerken the matrix'ten, hayalı atlara binen ken'lerin sahnesi monty python and the holy grail'den esinleniyor... barbie'nin 'anormalleşmeye' başladığı sabah saçında olan pembe kurdelesi catherine deneuve'ün the umbrellas of cherbourg'dakinin aynısı, sabah rutini ise gene kelly'nin an american in paris'ine gönderme. big ken fight'taki koreografi singing in the rain, tüm barbie ve ken'lerin birlikte dans ettikleri sahneyse saturday night fever'ı getiriyor akla. gerwig'in en sevdiği film olan oz büyücüsü ise filmin her yerinde gösteriyor kendini pembe tuğla yoldan barbieland'deki sinema afişine zaten. 


architectural digest'te yayınlanan barbie dreamhouse tanıtımı promosyon çalışmaları içindeki en başarılı fikirlerden biriydi-içerikte keşfedecek çok bir şey olmasa da.