altın koza ve kuru otlar üstüne

ayvalık'tan ayağımın tozuyla geçtiğim adana'nın benim için ilk günlerindeki teması 'kültür şoku' oldu. benimle aynı parkuru izleyen pek çok kişinin de aynı şekilde hissettiklerini duyduktan ve şehri tanımaya başladıktan sonra ise rahatladım. ama aslına bakarsanız şehri pek de tanıyamadım. otelimizin de bulunduğu seyhan bölgesinden pek dışarı çıkmadım sıcak yüzünden. otelden filme filmden otele! neyse ki öve öve bitirelemeyen meyhane koço'yu deneyimleme fırsatını kaçırmadım ama! :) gösterimlerin tümü esas 01 burda avm'nin içinde bulunan pgm ve cinema pink salonlarında yapılıyordu. benim dışımdaki herkes salonlarda çok üşüdü, bense ödül törenine kadar bu hissi tatmayı başaramadım bir türlü nedense. pms, is that you? ya da yeni filmim, 'menapozun eşiğindeki kadınlar'da buluşalım, pek yakında. :)

aa ben :)
adana'da çok mühim iki mevzumuz vardı; ulusal yarışma ve nuri bilge ceylan'ın türkiye prömiyerini yapacağı son filmi kuru otlar üstüne. festivalde filmlerin tamamı halka ücretsiz olarak gösteriliyor, bunu duyduğumda inanamamıştım, gözlerimle görünce ancak. salonlar hep doluydu, özellikle de film ekiplerinin katılımıyla gerçekleşen prömiyerler. kuru otlar üstüne içinse farklı ve çok güzel bir şey düşünmüş organizasyon; o gün tüm salonlarda birden aynı anda gerçekleşecek gala için bilet satışından elde edilen geliri depremzedelere bağışlandı. 

bizse basın olarak filmi sabah 9:00'da pgm'de izledik. en sevdiğim şey matine, o yüzden gece geç de yatmış olsam hiç mızıldanmadım. 3 saat 17 dakika boyunca ise gözümü kırpmadım, saatime bir kez bile bakmadım. bu arada istisnasız her gösterim sırasında salonda bir cep telefonu çaldı festival boyunca. bunu anlamakta hep güçlük çekeceğim derken küçük bir anımı da sıkıştırayım araya: hayatımda bir kez telefonumun sesini açık unuttum ve o da ahlat ağacı'nın basın gösterimi'ndeydi. filmin hemen başında çalmıştı telefonum ve utançtan yerin dibine girmiştim. çok hızlı müdahale ettim vesaire ama o dehşeti hala kursağımda hissediyorum. :D

neyse, asıl konumuza dönüyorum. nbc'nin en çok da kış uykusu'nu düşündürttü bana film. yine bol ve yetkin diyaloglar, hem yazım hem de performans açısından çok yetkin. kırılgan bir ojenin kendi çevresinde yuvarlanıp yuvarlanıp sonra kırılmadan yeniden yerine oturmasını izlersin ya nefesini tutup... işte öyle bir yandan kıvrak, bir yandan da diken üzerinde. 

merve dizdar... benim merve sevgim alice'le başladı, herkesten rol çalmıştı birkaç sene önce müzikalin ilk gecesinde izlediğimde. sonra masumlar apartmanı geldi, ezgi mola'yla dizinin aksını değiştirdiler resmen elele verip. bugünlerde magarsus'ta izliyor yine beğeniyorum. mayıs ayında cannes film festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü almak için sahneye çıktığında aynı topraklardan geliyor olmanın verdiği bir gurur sarmıştı bedenimi, sonra o ödül kabul konuşması. içimin yağlarını eriten... bu filmde izleyince ise hem hala merve ne kadar hem de ne kadar nuray'a dönüştüğünü, gözlerindeki ışığın ağzından çıkanlarla aldığı yönü görünce, bilmiyorum, olması gerekenler oluyo demek bazen diye düşündüm. hani bir sürü haksızlığa uğradığımızı hissediyoruz ya bazen, hep yenildiğimizi filan... sonra iyi şeyler de oluveriyor.

film, deniz celiloğlu'nun canlandırdığı, bulunduğu erzurum'un incesu köyünden tayin olup bir an önce büyük şehre dönmek isteyen samet öğretmen'in hikayesini anlatıyor. celiloğlu korkutucu derecede iyi, bakışları delip geçiyor ekranı, son dönemin en beğendiğim oyuncularından rory kinnear'ı ve ghostbusters'ın çok korktuğum victor'ını düşündürttü bana film boyunca. aynı lojmanı paylaştığı kenan, yani musab ekici ve samet'in okuldaki öğrencilerinden, aralarındaki ilişki durumunu çözmeye çalıştığımız sevim'i canlandıran ece bağcı da kusursuzlar. beden öğretmeni rolünde bağımsız sinemanın vazgeçilmez yüzlerinden erdem şenocak, okul müdürü rolündeki onur berk aslanoğlu ve feyyaz karateriyle, münir can cindoruk, bulundukları her sahneyi aydınlattılar.

toplu gösterimin ardından çok büyük bir katılımla gerçekleşen söyleşi ise nuri bilge ceylan'ın (samimi kelimesinden soğuduğum için daha iyisini arıyorum) dürüst ve sıcak enerjisiyle gerçek bir şölene dönüştü. özellikle de filmin senaryosunu birlikte yazdıkları eşi ebru ceylan'la (ve salonda bulunmasa da akın aksu) olan diyalogları öyle güzel öyle insaniydi ki, izlerken kendimizi sofralarına misafir gitmiş gibi hissettik.

yarışmaya geçecek olursam; istanbul film festivali'nde izlediğim, fikret reyhan'ın cam perde'sinin en iyi film ödülü'nü almasını bekliyordum pek çok kişi gibi, film jüri özel ödülü, selen kurtaran'a çok hakedilmiş bir en iyi kadın oyuncu ödülü ve en iyi kurgu ödülleriyle ayrıldı geceden. 

ömer faruk sorak'ın başkanlığındaki jüri ise herkesi şaşırtan ve bir o kadar da sevindiren bir manevrayla umut subaşı'nın sanki her şey biraz felaket'ini ödüllendirmeyi seçti. hem de bir değil, en iyi film, en iyi yönetmen, senaryo da dahil olmak üzere üç büyük ödül birden götürdü evine film. siyad, sinema yazarları'nın da en iyi film tercihi shşbf oldu. 

festivalin, belki yönetmeni tunahan kurt'un adanalı olmasından dolayı belki de hikayenin orijinalliği ve iyi işlenmesinden, en çok sevilen filmlerinden biri de karganın uykusu oldu. ben de filmi sevdim, en çok da, adam driver titreşimi aldığım, başrolündeki fransa'da yaşayan yepyeni bir yüz olan ahmet ağgün'ün performansından etkilendim. film, seyirci ödülü, yılmaz güney ödülü, en iyi erkek oyuncu, en iyi müzik (canset özge can), en iyi görüntü yönetmeni (ziya kasapoğlu) ve umut veren genç erkek oyuncu (eser ağçalı) ödüllerinin sahibi oldu.

eylem kaftan'ın yönettiği kurgu belgesel bir gün, 365 saat'in üç ana karakteri, asya, reyhan ve leyla da gösterdikleri cesaretle festivalden aklımda kalanlar arasında. zaten jüri de bu üç genç kadının mücadelesine kayıtsız kalamamış olacak ki onları mansiyonla ödüllendirdi.


adana'da izlediğim en iyi film ise ilker çatak'ın öğretmenler odası filmi oldu. almanya'da bir okulda öğretmenlik yapan carla nowak'ın (mükemmel ötesi bir leonie benesch) öğrencilerinden biri hırsızlık yapmakla suçlanıyor. okul yönetiminin konuya olan tutumundan rahatsız olan nowak'ın bu sürece gittikçe daha da dahil olmasını izliyoruz film boyunca. başyapıta yaklaşan cinsten... öğretmenler odası/das lehrerzimmer/the teacher's lounge almanya'nın oscar adayı.

tanıştığımıza çok sevindim adana, yine görüşelim!

30. ULUSLARARASI ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ÖDÜLLER

EN İYİ FİLM: SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET UMUT SUBAŞI

YILMAZ GÜNEY ÖDÜLÜ: KARGANIN UYKUSU

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ: CAM PERDE
İZLEYİCİ ÖDÜLÜ: KARGANIN UYKUSU, TUNAHAN KURT
MANSİYON ÖDÜLÜ: 1 GÜN 365 SAAT; REYHAN, LEYLA VE ASYA
EN İYİ YÖNETMEN: UMUT SUBAŞI, SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET
EN İYİ SENARYO: UMUT SUBAŞI, SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET
AYHAN ERGÜRSEL EN İYİ KURGU ÖDÜLÜ: CAM PERDE, FİKRET REYHAN
EN İYİ SANAT YÖNETMENİ: ANNESİNİN KUZUSU, MERAL AKTAN
EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: ZİYA KASAPOĞLU, KARGANIN UYKUSU
EN İYİ MÜZİK: KARGANIN UYKUSU, CANSET ÖZGE CAN
EN İYİ KADIN OYUNCU: SELEN KURTARAN, CAM PERDE
EN İYİ ERKEK OYUNCU: AHMET AĞGÜN, KARGANIN UYKUSU
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: ELİT İŞCAN, SUYUN ÜSTÜNDE & NİLAY ERDÖNMEZ, YÜZLEŞME
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: NECİP MEMİLLİ, ANNESİNİN KUZUSU & OKAN URUN, YÜZLEŞME
UMUT VEREN GENÇ KADIN OYUNCU: DENİZ ALTAN, KIYIDA
UMUT VEREN GENÇ ERKEK OYUNCU: ESER AĞÇALI, KARGANIN UYKUSU
FİLM-YÖN ERDEN KIRAL EN İYİ YÖNETMEN ÖDÜLÜ: ALPGİRAY UĞURLU, AÇIK KAPILAR ARDINDA
SİYAD CÜNEYT CEBENOYAN EN İYİ FİLM: SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET, UMUT SUBAŞI

EN İYİ KISA FİLM: AYNALI ZIRHLI, ABDULLAH DOĞALA

ULUSLARARASI KISA FİLM YARIŞMASI
MANSİYON: KOLAJ, GÜLCE BESEN DİLEK
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ: AMAIA’S GUESTS, GEORGE TODRIA
EN İYİ ULUSLARARASI KISA FİLM: NO PLACE FOR OLD MEN, ANSON CHU

ULUSAL BELGESEL FİLM YARIŞMASI:
MANSİYON: FLANÖZ, VAHİT SARITAŞ
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ: ALADAĞ BİR YÜREK YANGINI, ERSİN ERÇİN
EN İYİ BELGESEL: RODAKİS’İ ARARKEN KEREM SOYYILMAZ

ÖĞRENCİ FİLMLERİ YARIŞMASI
KISA FİLM: KUŞLAR İŞER Mİ
BELGESEL: HAYALLERİN ÖTESİNDE
CANLANDIRMA: NEFES
DENEYSEL: SONSUZA DEK BİRLİKTE
KURMACA: KARINCANIN AYAK İZLERİ