koskocaman bir 2011 listesi.



yılın filmlerinden şöyle güzel bir montaj yapılmış. (teşekkürler bakiniz.com)

sizinle önce bu yıl neler izlediğimiz, neleri daha izlemediğimiz ve neleri asla izlemeyeceğimiz konusunda destek olacak şu videoyu, sonra da videoda bahsi geçen filmlerin isimlerini paylaşmamın uygun olacağını düşündüm sevgili izleyiciler.


yılın son haftası olduğunu da her zaman olduğu gibi dehşet içerisinde fark ediyor ama sanki bir şey olmamış gibi yapmaya devam ediyorum.




listede italik olarak yazılı başlıklar tarafımdan izlenmiş olanlardır. ayrıca, isimlerin üzerine tıkladığınızda blogda daha önce haklarında söylenenleri okuyabileceksiniz.

the rum diary: johnny depp ve hunter s. thompson'ın ikinci birliktelikleri ilki (fear and loathing in las vegas) kadar ses getirmese de merakımızı cezbettiği kesin.

my week with marilyn

le havre

martha marcy may marlene

beginners

jane eyre

submarine

restless

the descendants

the artist

j.edgar: leonardo di caprio'nun çok ciddi bir rolğ daha. kendisinin bu hallerinden biraz sıkıldım. the great gatsby'nin şahane hayatını heyecanla beklemeye devam ediyorum. j.edgar'ı izlemeyeceğimi sanmayın bu yakarışımdan.

midnight in paris

happy feet two: ilkini hiç sevmemiştim ikincisine şans tanımayı düşünmüyorum.

win win

habemus papam: nanni moretti'nin filmi geçen sene cannes'da altın palmiyeye aday olmuş hemen öncesinde ise altın kürede en iyi yabancı film ödülü kazanmayı ihmal etmemişti.

50/50

atmen

extremely loud and incredibly close

henry's crime

winnie the pooh

once upon a time in anatolia

beautiful boy

the future

the girl with the dragon tattoo: bu konuda hislerim çok karışık. isveç yapımı olan orjinalinin bir kez daha çekilmesini anlamsız bulan tarafımla yeni filmi david fincher'ın çekmiş olmasını bana hatırlatan tarafım çarpışıyorlar. bret easton ellis (amerikan sapığı'nın yazarı) geçenlerde twitterda sırf rooney mara'nın inanılmaz kıçını görmek için bile izlemeniz gerekir' dedi. mara'nın kıçını bilemeyeceğim ama sanırım izlemeden de edemeyeceğim.

we bought a zoo: scarlett johansson ile matt damon'ın başrollerinde oynadıkları cameron crowe filmi ile ilgili şu ana kadar suskunluğumu korumuş olmamın sebebi fragmana bir bakış attıktan sonra bu filmin hayatıma bir etkide bulunmayacağını düşünmem olsa gerek. sizlerle de paylaşacağım, film abd'de şu an vizyonda.

carnage

the muppets

one day

higher ground

w.e

hanna

hugo

the debt: the debt'i izlediğime pişmanım nerdeyse. onu, izleyip de beğendiğim ve 'annemler' olarak adlandırdığım film klasörüme koymamakla cezalandırdım. annemle babamı da bir azaptan kurtarmış oldum.

the adjustment bureau: of çok fena bir başka deneyimdi. yarıda kaldı, asla bitmemek üzere öp kutusu boşaltıldı.

the lincoln lawyer

x-men: first class

captain america: the first avenger: yeni favori aksiyon aktörlerim arasında chris evans tatlı bir role sahip.

immortals: aslında birazcık merak ettiğim bir film. bekleyip göreceğim.
sucker punch: yok olmaz. sin city 2'yi bekliyorum.

sherlock holmes: a game of shadows: dün izledim. ayrıntılar az sonra.

harry potter and the deathly hallows part 2

transformers: dark of the moon: of. ne kadar kötüydü.

cowboys vs aliens: illa ki vahşi batıya gideceksek bunu rango'nun önderliğinde yapmayı tercih ederim.

i am number four: olmaz. illa olacaksa push olsun. aynı şey. nerdeyse.
the green hornet: yeşiller.

the green lantern: yine olmadı.

limitless: bradley cooper ve robert downey jr şeytan tüyü yarışına girseler, cooper tabii kaybeder, ama sonuna kadar da direnir bu yarışta.

super 8

the twilight saga: breaking dawn part 1

the adventures of tin tin: the secret of the unicorn. tenteni ne çok beğenmiş olduğumu anlatan bir yazı kaleme almadığımı fark ettim şimdi. şaşkınlıktan küçük dilimi yutacağım nerdeyse.

fast five

battle: los angeles izlemeye çalışıp da vazgeçtiklerimizden bu da. ne anlamsız şeyler yahu.

drive angry: canım nicholas cage yahu. bu arada kim dedi hatırlamıyorum geçenlerde twitterda birisi liam neeson is the new nicholas cage dedi. ben de buna canı göbülden katıldım. bir de artırdım: liam neeson is the new steven seagal diye. chuck norris ya da lorenzo lamas da olabilir.

mission impossibile: ghost protocol daha izlemedim ama izleyceim elbette. sinemya koşturacak kadar olmasa da görevimiz tehlike görevimiz tehlikedir.

rise of the planet of the apes

pirates of the caribbean: on stranger tides

thor

paul

fright night: azıcık da olsa merak etmeye başladım bunu galiba.

the darkest hour

kung fu panda 2

rango: bayağı tatlı bir animasyondu rango.

real steel

the guard: geçenlerde izledim. sevdim. ama beklentilerimi karşılamadı.

paranormal activity 3: üff.

attack the block

the eagle

puss in boots: bunu da biraz merak etmiyor değilim doğrusu.

unknown: liam neeson is the new nicholas cage derken bir bildiğimiz var da konuşuyoruz herhalde.

i melt with you

cars 2: hiç dayanamıyorum konuşan ve en çok da 'bakan' bu sevimsiz arabalara.

drive: drive çok güzeldi. müzikleri daha da güzeldi.

a dangerous method

the hangover part 2: ikinci film lanetine rağmen iyiydi.

last night

weekend: merak ediyorum.

crazy stupid love

friends with benefits

something borrowed: bayağı kötü bir filmimizdi something borrowed. yazık.

no strings attached: işte bu da friends with benefits'in diğeri.

larry crowne

the art of getting by: emma roberts ile çocukken şimdi büyüyen aktör freddie highmore (charlie from the chocolate factory) oynuyorlar. ismi kadar cool bir film değil izleyemezseniz üzülmeyin yani.

bridesmaids: yılın en komiklerinden, ya da belki de en komiği.

like crazy

parah

terri

lotus

beginners

soul surfer:kolunu köpekbalığı koparak sörfçü kızın yürek burkan cesaretle dolu mücadelesi.

new year's eve: geçen seneki valentine's day'in yeni yıl uyarlaması bir felaket-miş. zaten başka bir olasılık da yok bana soracak olursanız.

cedar rapids

our idiot brother: beklediğimi bulamadığım ama işte fena da olmayan bir filmdi. biraz üzüldüm o beklediğimi bulamadığıma doğrusu, yazık.

the sitter

30 minutes or less: izleyesim hem var hem yok... kararsızım. bire yere varmayacak sanki...

horrible bosses

young adult

jane eyre: özellikle de jane eyre'ın geçmişine gittiğinden, wasikowska gainsbourg'un yerini tutamasa da, e tabii biraz da fassbender yüzünden, sevdim ben eyre'ın bu uyarlamasını.

170 hz

another earth

the tree of life

oslo, august 31st: çok merak ediorum ama nerede ve nasıl izleyeceğim hiç bilmiyorum.

sleeping beauty biraz rahatsız ediciydi. ama izlemesem de olmazdı.

melancholia
: yılın beni en çok etkileyen filmi. circumstance

moneyball

nova zembla

shame

the ides of march


the skin i live in

miss bala

source code

gun hill road

a better life

a separation

contagion

littlerock

margin call: yılın tatlı sürprizlerinden...

don't be afraid of the dark: katie holmes ile guillermo del toro'yu birleştiren film. vizyona girip girmediğini bile anlayamadım. öyle uzun zaman beklemede kaldı ki...

scream 4: çığlık serisini severim. bu da ilk film aktifliğine keyifli bir seyirlikti...

the iron lady: meryl streep bu rolüyle yine önce tüm adaylıkları ardından da ödülleri toplayacak gibi duruyor!

we need to talk about kevin: streep bazı ödülleri swinton ile paylaşmak durumunda kalacak...

take shelter: izlemek üzereyim. michal shannon çok harika bir aktör.

the devil's double

in time

the flowers of war

in the land of blood and honey

le gamin au velo: kaçırmasam da sinemada izleyebilsem keşke...

water for elephants

warrior

tower heist

war horse

elena

insidious yılın en iyi korku/gerilim filmiydi.