yılın filmlerinden şöyle güzel bir montaj yapılmış. (teşekkürler bakiniz.com)
sizinle önce bu yıl neler izlediğimiz, neleri daha izlemediğimiz ve neleri asla izlemeyeceğimiz konusunda destek olacak şu videoyu, sonra da videoda bahsi geçen filmlerin isimlerini paylaşmamın uygun olacağını düşündüm sevgili izleyiciler.
yılın son haftası olduğunu da her zaman olduğu gibi dehşet içerisinde fark ediyor ama sanki bir şey olmamış gibi yapmaya devam ediyorum.
listede italik olarak yazılı başlıklar tarafımdan izlenmiş olanlardır. ayrıca, isimlerin üzerine tıkladığınızda blogda daha önce haklarında söylenenleri okuyabileceksiniz.
the rum diary: johnny depp ve hunter s. thompson'ın ikinci birliktelikleri ilki (fear and loathing in las vegas) kadar ses getirmese de merakımızı cezbettiği kesin.
my week with marilyn
le havre
martha marcy may marlene
beginners
jane eyre
submarine
restless
the descendants
the artist
j.edgar: leonardo di caprio'nun çok ciddi bir rolğ daha. kendisinin bu hallerinden biraz sıkıldım. the great gatsby'nin şahane hayatını heyecanla beklemeye devam ediyorum. j.edgar'ı izlemeyeceğimi sanmayın bu yakarışımdan.
midnight in paris
happy feet two: ilkini hiç sevmemiştim ikincisine şans tanımayı düşünmüyorum.
win win
habemus papam: nanni moretti'nin filmi geçen sene cannes'da altın palmiyeye aday olmuş hemen öncesinde ise altın kürede en iyi yabancı film ödülü kazanmayı ihmal etmemişti.
50/50
atmen
extremely loud and incredibly close
henry's crime
winnie the pooh
once upon a time in anatolia
beautiful boy
the future
the girl with the dragon tattoo: bu konuda hislerim çok karışık. isveç yapımı olan orjinalinin bir kez daha çekilmesini anlamsız bulan tarafımla yeni filmi david fincher'ın çekmiş olmasını bana hatırlatan tarafım çarpışıyorlar. bret easton ellis (amerikan sapığı'nın yazarı) geçenlerde twitterda sırf rooney mara'nın inanılmaz kıçını görmek için bile izlemeniz gerekir' dedi. mara'nın kıçını bilemeyeceğim ama sanırım izlemeden de edemeyeceğim.
we bought a zoo: scarlett johansson ile matt damon'ın başrollerinde oynadıkları cameron crowe filmi ile ilgili şu ana kadar suskunluğumu korumuş olmamın sebebi fragmana bir bakış attıktan sonra bu filmin hayatıma bir etkide bulunmayacağını düşünmem olsa gerek. sizlerle de paylaşacağım, film abd'de şu an vizyonda.
carnage
the muppets
one day
higher ground
w.e
hanna
hugo
the debt: the debt'i izlediğime pişmanım nerdeyse. onu, izleyip de beğendiğim ve 'annemler' olarak adlandırdığım film klasörüme koymamakla cezalandırdım. annemle babamı da bir azaptan kurtarmış oldum.
the adjustment bureau: of çok fena bir başka deneyimdi. yarıda kaldı, asla bitmemek üzere öp kutusu boşaltıldı.
the lincoln lawyer
x-men: first class
captain america: the first avenger: yeni favori aksiyon aktörlerim arasında chris evans tatlı bir role sahip.
immortals: aslında birazcık merak ettiğim bir film. bekleyip göreceğim.
sucker punch: yok olmaz. sin city 2'yi bekliyorum.
sherlock holmes: a game of shadows: dün izledim. ayrıntılar az sonra.
harry potter and the deathly hallows part 2
transformers: dark of the moon: of. ne kadar kötüydü.
cowboys vs aliens: illa ki vahşi batıya gideceksek bunu rango'nun önderliğinde yapmayı tercih ederim.
i am number four: olmaz. illa olacaksa push olsun. aynı şey. nerdeyse.
the green hornet: yeşiller.
the green lantern: yine olmadı.
limitless: bradley cooper ve robert downey jr şeytan tüyü yarışına girseler, cooper tabii kaybeder, ama sonuna kadar da direnir bu yarışta.
super 8
the twilight saga: breaking dawn part 1
the adventures of tin tin: the secret of the unicorn. tenteni ne çok beğenmiş olduğumu anlatan bir yazı kaleme almadığımı fark ettim şimdi. şaşkınlıktan küçük dilimi yutacağım nerdeyse.
fast five
battle: los angeles izlemeye çalışıp da vazgeçtiklerimizden bu da. ne anlamsız şeyler yahu.
drive angry: canım nicholas cage yahu. bu arada kim dedi hatırlamıyorum geçenlerde twitterda birisi liam neeson is the new nicholas cage dedi. ben de buna canı göbülden katıldım. bir de artırdım: liam neeson is the new steven seagal diye. chuck norris ya da lorenzo lamas da olabilir.
mission impossibile: ghost protocol daha izlemedim ama izleyceim elbette. sinemya koşturacak kadar olmasa da görevimiz tehlike görevimiz tehlikedir.
rise of the planet of the apes
pirates of the caribbean: on stranger tides
thor
paul
fright night: azıcık da olsa merak etmeye başladım bunu galiba.
the darkest hour
kung fu panda 2
rango: bayağı tatlı bir animasyondu rango.
real steel
the guard: geçenlerde izledim. sevdim. ama beklentilerimi karşılamadı.
paranormal activity 3: üff.
attack the block
the eagle
puss in boots: bunu da biraz merak etmiyor değilim doğrusu.
unknown: liam neeson is the new nicholas cage derken bir bildiğimiz var da konuşuyoruz herhalde.
i melt with you
cars 2: hiç dayanamıyorum konuşan ve en çok da 'bakan' bu sevimsiz arabalara.
drive: drive çok güzeldi. müzikleri daha da güzeldi.
a dangerous method
the hangover part 2: ikinci film lanetine rağmen iyiydi.
last night
weekend: merak ediyorum.
crazy stupid love
friends with benefits
something borrowed: bayağı kötü bir filmimizdi something borrowed. yazık.
no strings attached: işte bu da friends with benefits'in diğeri.
larry crowne
the art of getting by: emma roberts ile çocukken şimdi büyüyen aktör freddie highmore (charlie from the chocolate factory) oynuyorlar. ismi kadar cool bir film değil izleyemezseniz üzülmeyin yani.
bridesmaids: yılın en komiklerinden, ya da belki de en komiği.
like crazy
parah
terri
lotus
beginners
soul surfer:kolunu köpekbalığı koparak sörfçü kızın yürek burkan cesaretle dolu mücadelesi.
new year's eve: geçen seneki valentine's day'in yeni yıl uyarlaması bir felaket-miş. zaten başka bir olasılık da yok bana soracak olursanız.
cedar rapids
our idiot brother: beklediğimi bulamadığım ama işte fena da olmayan bir filmdi. biraz üzüldüm o beklediğimi bulamadığıma doğrusu, yazık.
the sitter
30 minutes or less: izleyesim hem var hem yok... kararsızım. bire yere varmayacak sanki...
horrible bosses
young adult
jane eyre: özellikle de jane eyre'ın geçmişine gittiğinden, wasikowska gainsbourg'un yerini tutamasa da, e tabii biraz da fassbender yüzünden, sevdim ben eyre'ın bu uyarlamasını.
170 hz
another earth
the tree of life
oslo, august 31st: çok merak ediorum ama nerede ve nasıl izleyeceğim hiç bilmiyorum.
sleeping beauty biraz rahatsız ediciydi. ama izlemesem de olmazdı.
melancholia: yılın beni en çok etkileyen filmi. circumstance
moneyball
nova zembla
shame
the ides of march
the skin i live in
miss bala
source code
gun hill road
a better life
a separation
contagion
littlerock
margin call: yılın tatlı sürprizlerinden...
don't be afraid of the dark: katie holmes ile guillermo del toro'yu birleştiren film. vizyona girip girmediğini bile anlayamadım. öyle uzun zaman beklemede kaldı ki...
scream 4: çığlık serisini severim. bu da ilk film aktifliğine keyifli bir seyirlikti...
the iron lady: meryl streep bu rolüyle yine önce tüm adaylıkları ardından da ödülleri toplayacak gibi duruyor!
we need to talk about kevin: streep bazı ödülleri swinton ile paylaşmak durumunda kalacak...
take shelter: izlemek üzereyim. michal shannon çok harika bir aktör.
the devil's double
in time
the flowers of war
in the land of blood and honey
le gamin au velo: kaçırmasam da sinemada izleyebilsem keşke...
water for elephants
warrior
tower heist
war horse
elena
insidious yılın en iyi korku/gerilim filmiydi.